Kitap Tanıtımı |
1939 Eylül’ünde Alman tanklarının Polonya’ya girdiği haberleri tüm dünyada yeni savaşın ayak sesleri olarak duyurulmuştu ajanslardan. Herkes savaşın kısa sürede biteceğini söyleyebilirdi o günlerde. Ne var ki günler, aylar, yıllar birbirine bağlandıkça savaş alanları da genişliyor; bütün dünya korkunç bir felaketin içine sürükleniyordu. Görünürde savaş sınırların hatta denizlerin ötesindeydi ama savaşın etkileri Karadeniz kıyılarına çoktan ulaşmıştı. Trabzon, Giresun, Rize ve diğer kıyı şehirleri dünyanın en uzak yerleri değildi elbette. Savaşın tüm ağırlığı henüz kendini toparlayamamış olan bu şehirlerin de üstünden geçiyordu. Ekmek Trabzon’da da karne ile satılıyor, mahsul vergisi Giresunlu çiftçiyi de vuruyor, varlık vergisi Rizeli zenginin de yakasına yapışıyordu. Tifüs, sıtma, verem, çiçek sıradan hastalıklardı o günlerde. Yine de geçitler aşılmaya, yollar yapılmaya, limanlar işletilmeye çalışılıyordu Karadeniz’de. Ellerinde küçük bayraklarla çocuklar bir yandan Atatürk’ü anıyor, diğer yandan Milli Şef Günü’nü kutluyordu. Çay ve fındık bayramlarının neşesine taarruz tatbikatlarının endişesi karışıyordu. Karadeniz kıyıları her gece karartılıyordu ve her sabah ajanslar saldırıların henüz sınırların ötesinde cereyan ettiğini gizli bir sevinçle dile getiriyordu. Her şeye rağmen Karadeniz, şehirlisi ve köylüsüyle ayakta kalmayı zorluyordu. Elinizdeki kitap II. Dünya Savaşı yıllarında Karadeniz şehirlerindeki toplum hayatına, ekonomik ve politik gelişmelere ışık tutuyor. Tufan Gündüz (Tanıtım Bülteninden) ) |