Kitap Tanıtımı |
11 Eylül olaylarının ardından Bush yönetiminin dünya genelinde başlattığı terörizmle savaş, aynı zamada medyaya karşı da başlattığı savaş olarak yansıdı, uluslararası kamuoyuna. Medyanın belirlenmiş politikaların kamuya benimsetilmesinde oynadığı tartışmalı rol ve basın özgürlüğü de bugünlerde -haklı olarak- en fazla konuşulan konular arasında geliyor.
Uluslararası Basın Enstitüsü, basın özgürlüğüne yönelik müdahaleleri araştırmaya ve bunlara karşı koymaya çalışan bir kuruluş. Bu kirilişta editör olarak çalışan Dadge, 11 Eylül´den sonra Amerikan medyasına yönelik Bush yönetiminin müdahalelerinin vardığı boyutları kapsamlı bir şekilde incelerken, terörizm tartışmalarında odaklanan farklı bakış açılarını da ortaya koyuyor ve serbest bilgi akışının terörizme karşı bir panzehir olabileceğini savunuyor.
Dadge, Amerikan Dışişleri Bakanlığı´nın 2001´de Amerika´nın Sesi Radyosu´nun Taliban lideriyle yaptığı bir röportajı yayınlamasını engellemeye çalışmasından, yine Dışişleri Bakanlığı´nın El Cezire´nin sesini alçaltması için Katar hükümetinden yardım istemesine ve Ulusal Güvenlik danışmanı Codoleeza Rice´ın medya yöneticileriyle yaptığı bir telekonferansta, El Kaide´nin gönderdiği kasetlerdeki "tahrik edici dli" içeren kısımları yayınlarından çıkarmalarını istemesine kadar, aktardığı birçok olay dahilinde bu yorumlarının kanıtını sunuyor.
11 Eylül olaylarının yol açtığı başka bir cephe de, insan haklarına yönelik kısıtlamalardı. Kendisi "özgürlükler şampiyonu" ilan eden Amerika, her şeyini "ihraç" ettiği gibi bu iki tutumunu da dünyaya "ihraç" etme gayretinde. Washington´un dümen suyunda giden hükümetler de, kendi medyalarına yönelik baskıları, bu empoze çerçevesinde haklı çıkarmaya başladı...
Yoksa enformasyon hakkımız, terörizmle savaşın bir zayiatı haline mi geliyor?.. |