Kitap Tanıtımı |
Her şehidin bir hikâyesi vardır...
Sarıkamış'ta muharebelerinde kaç kişi öldü? Allahuekber dağlarında kaç yiğit kaldı? Kaç acı düştü buzdan yüreklere? Titretmedi, yakmadı yıllarca insanları. Anılmadı, unutturuldu zamana.
Kaç gözden kaç damla gözyaşı düşebildi toprağa? Düşemedi yoksa göz çukurlarında, yanaklarda, sakallar da mı dondu kaldı?
Düşemedi toprağa çünkü toprak dondu, zaman donmuştu?
Analar bir Sarıkamış uğruna doksan bin fidan kırıldı diye ağıtlar yaktılar. Kumandanlar altmış bin dediler, akademisyenler nüfus sayımına çıkıp otuz bin tespiti yaptılar.
Bu kadar sene üzerinden geçip hatırlanmamış olanların sayıları yakmadı yürekleri, yürekleri yakan kurda kuşa yem olan, ak karlar üstüne al kanlarıyla şahadet imzası atan, yiğitlerin 1914 zemherisinde ki hüzün destanıydı.
Torunlar ne akademisyenlere inandılar, ne kumandanlara güvendiler. Dedelerinin izini sürdüler. Sürüyorlar.
Her evden bir buzdan heykel koparan, her evde yürekleri yakan ve zamanı donduran bir hatıra Allahuekber dağlarında Soğanlıda, Sarıkamış önlerinde, buzlarının çözülmesini, hikâyesinin yazılmasını bekliyor.
Doksan bin mi, altmış bin mi, otuz bin mi? Kaç kişi diyorsanız, o kadar bin insan göz göre göre acı bir tarihin aktörü oluşlarının karşılığını, dualarla beklerken hatıralarının gün yüzüne çıkarılması suretiyle vefamızı da beklemektedirler.
Torunları; Anadolu?nun her köşesinden, her evinden Allahuekber dağlarına, Bardız?a, Sarıkamış? İstasyonuna, Divik Yaylasına, Hamam?lıya, Tek Çam tepesine, dedelerinin kardeş mezarlarına koşuyor. Dedelerinin mezarlarını arıyor, donu çözülen tarihi didik didik ediyor. Donu çözülen toprağı kokluyor, avuçluyor, zamanın ötesine geçerek vefa borcunu ödemeğe çalışıyorlar.
Elinizde ki eser işte böyle bir vefa borcunu ödeyebilmek adına ortaya çıktı..
Cavit Marancı; Musul'dan Edirne'ye, Edirne'den Sarıkamış'a 91'nci alayın hazin ve sıra dışı hikayesini anlatırken kaderin bir cilvesi olarak o hikâyeye bir nefer olarak eklenen ve en son olarak; Hasankale'de bir sıhhiye çadırında yahut hastaneye müştemilât gibi eklenmiş bir çadırda görülen büyük dedesi İbrahim oğlu Cafer'e ve Cafer gibi on binlere karşı; vefa, minnet ve şükran borcunu yerine getirerek bizlere önemli bir görevi hatırlatıyor.
Her hikâye buzlarla örtülmüş tarihin ve donmuş zamanın çözülmesinde gelecek kuşakların ders çıkarması, geleceğe daha güvenle, daha inançla bakması, ülkesinin, bayrağının ve istiklalinin önemini kavraması adına çok önemli.
Sarıkamış üzerine onlarca kitap yazılmış olabilir. Yüzlerce de yazılacaktır. Ama daha on binlerce kahraman, hayat hikâyelerinin yazılmasını beklemektedir
Unutmayalım!.. Her şehidin bir hikayesi vardır.. |