Kitap Tanıtımı |
Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî'nin 800. doğum yıldönümü nedeniyle Unesco'nun 2007 yılını bu büyük mutasavvıfa ayırmasından yola çıkarak, İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, İstanbul'un tasavvuf tarihine ışık tutmak ve Mevlânâ'yı bir kez daha saygıyla anmak amacıyla Saltanatın Dervişleri, Dervişlerin Saltanatı: İstanbul'da Mevlevîlik sergisini hazırladı. 13. yüzyıl sonlarında, toplumsal ve kültürel kökleri açısından İslam ortaçağına ait mistik bir kurum olan Mevlevîlik, Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethiyle Konya'danİstanbul'a uzanan yolda, İstanbul'un Avrupa rönesansına dönük yüzü nedeniyle Dünya üzerindeki yerini alır. Yüzyıllar boyunca süren tarihsel süreklilik içinde, Asya kökenli bir zihniyet olmaktan, Doğu-Batı arasında entelektüel ve tinsel bir köprü olmaya giden Mevlevîlik, 1491'de kurulan Galata Mevlevîhanesi'yle birlikte Balkanlar ve Akdenizcoğrafyasına yayılma imkanı bulur ve ardından, İstanbul Mevleviliği'nin temelleri 17. yüzyıl ortalarından itibaren İstanbul'daki Mevlevî şeyh aileleri tarafından atılır. Sözün zerafetini, kalbin evrenselliğini ve ruhun yüceliğini temsil eden İstanbul Mevlevîleri, ortaçağ tasavvuf kültürü içinde şekillenmiş Mevlevî sembolizmini, gündelik hayatın dokusuna yayarak, maddeye ruh veren çabayla, giyim kuşamdan sıradan eşyaya, sanat eserinden konuşma diline kadar geniş bir kültür yelpazesinin mimarları olmuşlardır. İstanbul Araştırmaları Enstitüsü, Osmanlı İmparatorluğu'nun görsel arşivinde önemli bir yer tutan İstanbul Mevlevîliği'ne ait levha, gravür, fotoğraf ve gündelik hayata ilişkin objelerden oluşan, küratörlüğünü Ekrem Işın'ın, danışmanlığını Prof. M. Baha Tanman'ın yaptığı Saltanatın Dervişleri, Dervişlerin Saltanatı: İstanbul'da Mevlevîlik sergisiyle, sema eden, ney üfleyen dervişlerin büyülü, evrenine doğru gizemli bir yolculuğa çıkıyor. |