Kitap Tanıtımı |
Hayatımız yalanla doluydu. Tek ve değişmez, bir ve güçlü. Biliyorum, herkes yalan söylerdi. Herkes eğrileri doğru, doğruları eğri yapardı, yapabilirdi. Ama bahsettiğim bu değil. Anlatmak istediğim, yalanın tek gerçeğimiz oluşuydu. Farkındalık durumu değiştirmezdi. Çalışkan karıncalar gibi içgüdüyle, aşkla, hızla, bilmeden, sormadan, sorgulamadan onu yeniden inşa ederdik. Onu kuran bizdik, onu koruyan ve kollayan da. Söylenecek bir şey yoktu zaten. O, bizdik.
Can yakar hayat. İsyana sürükler. Ancak hayatın sıradanlığında mutsuzluğun sınırlarını zorlarken öyle sert bir duvara çarpılır ki, tepetaklak gittiği sanılan hayata geri dönmeyi diler insan. Ama yaşam dönüşsüzdür...
Başlangıçta karmaşıklığa yol açan dil halen kendi kulvarında keşfedilmeyi beklemektedir. (...) Ersin ise bu gizemli ve karmaşık yapının dehlizlerinde dolaşmakta, kendine bir ışık aramaktadır. Dantenin şiirsel anlatımıyla yaptığı üç aşamalı yolculuk gibi harflerin arasında gezinmektedir. Ersin, yazarak ışığı yakmak istemektedir. Oluşturacağı tümcelerle, sözdizimleri ile belirli bir bilince ulaşabileceğine, usunu ve tinselliğini uyumlu bir birlikteliğe dönüştürebileceğine inanmaktadır: Bir gün beni, tamamıyla beni anlatan bir sayfa, bir paragaf, bir cümle, bir kelime bulacağım günü bekliyorum ümitsizce.
TUFAN ERBARIŞTIRAN |