Kitap Tanıtımı |
Karanlık, Prens Xurak ve Şafağın Koruyucuları’nın etraflarını sarmıştı ve âdeta karanlıktan başka hiçbir şey kalmamıştı çevrede. Birbirlerini bile görmekte zorlanıyorlardı. Thetrame yayını havaya kaldırdığında yayın parıltısı biraz olsun etraflarını aydınlatıyordu ama ilerledikçe onun da ışığı sönmeye başlamıştı. Sonunda o da ışığını kaybettiğinde havada asılı duran şeyi gördüler: Uzun, simsiyah bir beden âdeta havada süzülüyordu. Thetrame, bedenin yanına yaklaştığında boyunun en az üç metre olduğunu gördü. Hemen yanında yere düşmüş olan kılıcı gördüğünde dudaklarını ısırdı. Bedenin yüzü seçilemiyordu. Ellerinde taşıdıkları tılsımı yaklaştırdıkça bedende bir hareketlilik başlamıştı. Prens Xurak, tılsımı bedenin altına koyduğu anda karşısındaki bedenin başı birden dikleşti. Gözleri açıldığında başını hızlı bir şekilde hareket ettirmeye başladı. Kollarından ve ayaklarından onların göremediği zincirlere bağlı olduğu belliydi. Zincirler belirginleşmeye başladığında Oller’in gözleri iri iri açıldı.Beden, tılsıma ulaşmak için âdeta çırpınıyordu ama zincirler buna engel oluyordu. Sonunda zincirlerden birini kırmayı başardığında Thetrame, düşündüklerini hiçbir zaman yapamayacaklarını anladı ve hızla yerdeki tılsımı aldı. Belki korku yüreklerine düşmeseydi karanlık sonsuza kadar yok olabilir, aydınlık dünyaya hâkim olabilirdi. Ya da… (Tanıtım Bülteninden) ) |