Kitap Tanıtımı |
Arka Kapak
Sabatay Sevi on yedinci yüzyılın ortasında, yani zamanımızdan üçyüz yıl kadar önce Türkiye`de büyük bir sosyal hareket meydana getirmiş ve yalnız bizim memlekette değil, Avrupada dikkati çekmiştir.
Dini veya siyasi bir takım davalar güden bir çok türediler gibi eğer o da hiçbir iz bırakmadan tarihe karışmış olsaydı zamanında uyandırdığı merak ve heyecandan dolayı yine bir dereceye kadar araştırmaya layık görülürdü.Fakat Saba tay Sevi`nin kendinden sonra bıraktığı iz, hayatında uyandırdığı heyecan ve cereyandan daha önemlidir.Hatırasını, pek sınırlı bir topluluk içinde olsa bile, hala dipdiri yaşatmayı başaran Sabatay Sevi`yi yalnız tarihi bir konu olarak değil, aynı zamanda sosyal bir zemin olarak da araştırmak gerekir.
Bu kişi memleketimizde yaşamış ve mühim bir iz bırakmış olduğu halde onun kim olduğunu, neler yapmak istediğini ve neler yapmaya muvaffak olduğunu, nasıl esaslara ve fikirlere dayandığını, macerasının nasıl başlayıp ne şekil aldığını ve üçyüz yıllık tarihte bıraktığı izlerin ne gibi değişikliklere uğradığını anlatan etraflı değil, kısaca bir tek Türkçe eserimizin bulunmaması hayret edilecek ilgisizliktir.
Önsöz
Sabatay Sevi, 17. yy ortasında yani üçyüz yıl kadar önce Türkiye`de büyük bir sosyal, siyasî ve dinî hareket meydana getirmiş ve yalnız bizim memlekette değil, bütün Avrupa`da etkiler oluşturmuş bir şahsiyet.
Dinî veya siyasî bir takım davalar güden bir çok sahte mesih ve sahte mehdîler gibi eğer o da hiçbir iz bırakmadan tarihe karışmış olsaydı, zamanında uyandırdığı merak ve heyecandan dolayı yine araştırmaya değer görülürdü.
Fakat, Sabatay Sevi`nin kendinden sonra bıraktığı iz, hayatında uyandırdığı heyecan ve cereyandan daha önemlidir.
Hatırasını, pek sınırlı sayıda bir zümre içinde olsa bile, hâlâ dipdiri yaşatmayı başaran Sabatay Sevi`yi yalnız tarihî bir konu olarak değil, aynı zamanda sosyal, siyasî ve dinî boyutlarıyla da araştırmak gerekiyor.
Bu adam memleketimizde yaşamış ve derin izler bırakmış olduğu halde onun kim olduğunu, neler yapmak istediğini ve neleri yapmayı başardığını, ne tür ilkelere ve fikirlere dayandığını, macerasının nasıl başlayıp ne şekil aldığını ve üçyüz yıllık tarihte bıraktığı izlerin ne gibi değişimlere uğradığını anlatan değil kapsamlı, özet bir tek Türkçe eserimizin bulunmaması hayret uyandırıcı kayıtsızlıklarımızdandır.
O`na dair "Sabbatai Zewi" adında 400 sayfalık Almanca felsefî ve resimli bir kitap yazan Josef Kastein`in eserine ilâve ettiği bibliyografyaya bakıldığında görülüyor ki şimdiye kadar muhtelif Avrupa dillerinde bu kişi hakkında yazılmış kitapların sayısı elliden aşağı değildir. Gazete ve dergilerin yayınladıkları makale ve araştırmalar ise bu sayının dışındadır.
Fransızca, İngilizce ve Almanca dillerindeki büyük ansiklopediler de onu önemle kaydederler. İslâm Ansiklopedisi de Musevilikle İslâmlık arasında ayrı bir mezhep kurmuş kişi tanımlamasıyla Sevi`ye epeyce geniş bir yer ayırır.
Dilimizde bu kişi ve kurduğu mezhep hakkında ayrı bir kitap bulunmaması şöyle dursun tarihlerimizin verdikleri bilgi de gayet kısa ve yüzeyseldir.
O zamanların olaylarını günü gününe kaydeden Raşit tarihi, onun yalnız Edirne Sarayı`nda ve Dördüncü Mehmed`in huzurunda Müslüman oluşunu beş altı satırlık bir paragraf içinde haber vermekle yetiniyor.
Bir nüshası Köprülü Kütüphanesi`nde bulunan "Nişancı Abdi Paşa Vekayinamesi" de aynı hâdiseyi on beş, yirmi satırlık bir özet halinde kaydediyor. Her iki metni de kitabımıza aldık.
Fındıklı Mehmet Ağa`nın sonraları basılmış olan "Silâhtar Tarihi"nin birinci cildindeki kayıt da tamamıyla "Abdi Paşa Vekayinamesi"nden alınmış gibidir. Birkaç kelime ve kavram değişikliğinden başka herhangi bir bilgi içermiyor.
Sonradan yazılan tarih kitapları arasında görebildiğim kadarıyla, yalnız Kâmil Paşa "Tarih-i Siyasî"sinde Avcı Sultan Mehmed zamanını anlatırken Sabatay Sevi`den, adını da yanlış yazmak suretiyle, on beş, on altı satırlık bir ibare içinde bahsetmektedir.
1924`te, Sabataistlerden Karakaşzade Mehmed Rüştü, mensup olduğu cemaatin sırları hakkında birtakım ifşaatta bulundu. Onlara karşı yazdığı açık mektuplar ve gazetecilere yaptığı açıklamalar Vakit gazetesinde yayınlandı. Bunun üzerine yine bu ceemaat tarafından yayınlanmakta olan Vatan gazetesi "Tarihin esrarengiz bir sahifesi" başlığı altında bir dizi tarihî makale yayınladı. On makaleden oluşan bu dizi yazı dilimizde Sabatay Sevi ve bilhassa bağlıları hakkında ilk defa yayınlanmış bir araştırma eseri gibi değerlendirilebilir. Ancak bu dizi makalelerin yayınlanmasındaki maksat, Karakaşzade Mehmet Rüştü`nün hâlâ yaşadığından ve günümüzde tüm canlılığı ile devam ettiğini ısrarla iddia ettiği bu dinî zümrenin hususiyet ve geleneklerinin tarihe karışmış birer hurafe olduğunu iler sürmekten ve herkesi buna inandırmak arzusundan ibaretti. O makalelerin hiç de gerçeğe uymayan noktalar içerdiği ileride yapacağımız değerlendirmelerle ortaya konacaktır.
Ondan sonra birkaç haftalık gazete de Sabatay Sevi hakkında bazı dağınık yazılar yayınladılar. Meselâ Resimli Dünya ve Resimli Gazete bazı dikkate değer yazılar yayınlamışlardı. Son Saat gazetesi ise "Dönmelik nasıl çıktı, nasıl inkişaf etti?" başlığı altında gûya tarihi olmak iddiasıyla uzun bir tefrika tutturdu.
Memleketimizde bu konuya dair bilimsel ve objektif sayılabilecek eser, Profesör Abraham Galanté`nin 1935`te İstanbul`da Fransızca olarak basılan 125 sayfalık kitabıdır. Bu kitap "Sabatay Sevi hakkında ve mensuplarının teşkilâtı ve âdetlerine dair yeni belgeler" ismini taşır. Kitapta doğuda Sabatay Sevi`ye ait İbranice, İspanyolca, Rumca ve Ermenice eserlerin ve belgelerin isimleri ve bir kısmının suretleri de yer almaktadır.
"Meşhur Adamlar Ansiklopedisi"ni hazırladığım sırada Sabatay Sevi`ye ait bilgileri bizim tarihlerle Avrupa ansiklopedilerinde aramakla beraber ona ait gravürleri içerdiğini haber aldığım Josef Kastein`in kitabını da bilhassa Viyana`dan getirtmiştim.
7 Gün mecmuasında "İzmirli Sabatay Sevi`nin hayatı ve macerası" başlığı altında yazdığım beş makaleyi de o vesile ile yaptığım araştırmalardan ve bilhassa Abraham Galanté`nin eserinde bulduğum bilgilerden istifade ederek meydana getirmiştim.
Bütün bulabildiklerimi daha iyi bir tertip ile sıralayarak Sabatay Sevi hakkında tarihî ve sosyal mahiyette küçük bir araştırma tecrübesi olarak ortaya koymayı, gerek bugün konuyu merak edenler, gerek ileride meseleyi genişleterek etraflı bir araştırma yapacak olanlar için yararlı gördüm.
Ben, Sabatay Sevi geleneğinin bugün tarihe karışmış bir hurafeden ibaret olmadığını yakından bilenlerdenim. Vatan gazetesi "Tarihin esrarengiz bir sahifesi" başlığı altında yazdığı makalelerde bu zümrenin başlıca fertleri arasında dayanışmaya dayalı özel teşkilattan başka bir ayrılık belirtisi kalmadığını ve eski gelenek ve hurafelerin artık tarihe karıştığını ileri sürdüğü sıralarda ben Bakırköy`de bu cemaat tarafından kurulmuş "Yatılı Kız Lisesi" müdürü idim ve bir buçuk yıl aralarında yaşamak suretiyle Sabatay Sevi`den kalan gelenek ve âdetlerin onların hayatında hâlâ ne kadar hâkim olduğunu bizzat gördüm. Bilhassa yedi-sekiz yaşındaki Sabataist çocukların defterleri arasında aileleri tarafından kendilerine ezberletilen yarı İbranîce, yarı İspanyolca duaların örneklerini buldum. Henüz on beş yıl önce:
"Beşamı barohya ilen Sabatay Sevi, es Sabatay Sevi etnedolos mondos." Yani "Dünyanın yarısı hükmünde olan Sabatay Sevi`nin mübarek adı ile" diye besmele çeken ve duasına böyle başlayan çocukların bugün ancak gençlik çağlarında bulunduğunu bilirken Sabat |