Kitap Tanıtımı |
Hiçbir karşılaşma tesadüf değildir. Hiçbir hissediş, düşünüş, bakış, algılayış, seziş de öyle. Hatta
bunların tersi de tesadüf değildir. Alışveriş yaptığımız market, yemek yediğimiz lokanta, su içtiğimiz
çeşme, yürüdüğümüz kaldırım ve orada, yanlarından birer yabancı olarak geçip gittiğimiz insanlar...
Tesadüf gibi görünen karşılaşmalar, yolu sorduğumuz herhangi biri, hafifçe çarptığımız bir insan...
Bize gülümseyen küçük bir çocuk, önümüzden aniden uçuveren bir kuş, gün boyu yaşadığımız en
basit bir olay bile herhangi bir zihinsel, fiziksel ya da ruhsal olayın tetikleyicisi olur.
Bazen hiç hesapta olmayan durumların içine çekiliveririz. Hayal bile etmediğimiz olayları yaşar
buluruz kendimizi. Bir karga çığlığı, bir satıcı haykırışı alır götürür bizi gerilere, yıllarca uzaklara. Hem
öğretmen hem de öğrenciyizdir her ilişkinin içinde. İçinde doğduğumuz aile, gittiğimiz okullar, sıra
arkadaşımız, sevgilimiz, eşimiz, çocuğumuz...
Her ilişki, farklı bir yönümüzün aynasıdır ve bizler de onlar için birer aynayız. Farklılığımız
yükseldikçe, durumları ve ilişkileri yaşarken kendimizi ve yaşanılanları gözlemlemeye başlarız. Ve
eğer yaşadıklarımıza yüksek idrakle bakabilmeyi başarırsak, o ilişki ya da durumu ne için
yaşadığımızı kavrarız ve bakmadan yolumuza devam ederiz. Bazen insanların hayatına katalizör
olarak gireriz. Onların hayatlarında değiştirmesi gereken durumun düğmesine basar, sessizce
çekiliriz ve yüksek farkındalık içinde kalırsak, yaşanılan durumdan etkilenmeden, arkamıza
bakmadan yolumuza devam ederiz. En büyük düşmanımız, en iyi dostumuzdur. Çünkü o bizdeki en
büyük değişime neden olur. |