Kitap Tanıtımı |
Günün birinde, genç bir Türk kadını olan Kerime Turhan, Renée Vivien adı altında yayımlanan şiirleriyle tanıdığımız, skandallarıyla ünlü, güzel Pauline Tarn'a (1877-1909) İstanbul'dan bir mektup yazar.
1877'de İngiliz bir baba ile Amerikalı bir anneden, İngiltere'de doğan, çok küçük yaşta Fransa'ya gelerek uzun yıllar Fransız eğitimi alan René Vivien, bütün yaşamını aşka ve edebî yaratıcılığa adamış bir kadındır. Paris edebiyat dünyasında hiçbir zaman tam olarak kabul görmeyen, erkek değerlerine dayalı bir toplumu, döneminin toplumunu reddeden Vivien, birinci tekil şahıs kullanarak cesurca dile getirdiği lezbiyen aşklarıyla tanınınr. Yapıtlarında karamsarlığın ve ölümün ağır bastığı bu XIX. yüzyıl Sappho'su'nun yaşamındaki en önemli üç kadından biri Kerime olmuştur.
Osmanlı yüksek tabakasında yetişen Kerime iyi Fransızca bilmektedir. Arnavut asıllı bir diplomatın (çok büyük bir olasılıkla Turhan Hüsnî Paşa'nın) eşidir. Kerime, bu mektup ilişkisine, Renée Vivien'in şiirlerini sevdiği için mi girmiştir? Yoksa kadınlara olan aşklarıyla bilinen bir kadına yaklaşmak mı istemiştir? Bunu bilmiyoruz. Ama Renée Vivien kendini bu mektuplaşmaya kaptırır ve mektup arkadaşının gerisindeki "esmer sultan"ı tanımak ister. Böylece postanın yavaşlığı ve mesafenin uzaklığı yüzünden çoğu zaman karşılığını bulamayan ateşli mesajlar birbirini izler.
Başka kadınlarla da aşk ilişkileri yaşayan Renée Vivien, Kerime'yle görüşmek için oyunlara girişir, çok kısa süren zevk anlarına duyduğu özlemlerini tekrar tekrar dile getirir, karşı tarafta bir soğuma belirtisi sezdiği an kıskandırmaya çalışır. Kent kent, otel otel, Doğulu sevgilisi için, bir bakıma aşk yolunda çeşitlemeler diyebileceğimiz mektuplar, şiirler yazar.
Renée Vivien'den Kerime'ye Mektuplar tutkulu, kıskanç, arzulu bir kadının "uzaklardaki prensesine" seslenişi...
Tadımlık
Altmışsekizinci Mektup
Uzaklardaki Sevgilim, erişilmez tatlılığını o kadar acı veren yoğunlukla hayal ediyorum ki! Aşırı uygarlaşmış bir yaşamın çirkinlikleri ve bayağılıkları arasında, senin güzel hatıran büyüleyici -neredeyse gerçek dışı- bir dekor içinde kalıyor.
Zaman akıp gidiyor ve ben Ağustosun ilk haftasında gözlerini tekrar göreceğim, saçlarını tekrar göreceğim, dudaklarını tekrar öpeceğim...
Ne harika bir kader, gizemli bir şekilde bizi birbirimize çekti! Bütün bunları düşündüğümde, inanmakta zorlanıyorum. Sanki sadece şiir hayal etmişim gibi geliyor bana...
Ama seni, nefis sevgilim, ama seni! Asla seni canlandırabilecek bir sanata ve dehaya sahip olamazdım, çünkü ben senin o anlatılmaz zarafetin içinde yaşıyorum! Dona şu ilahi masal gerçek dlmalı...
Burada tramvay sesleri, çocuk çığlıkları, sokak gürültüleri arasında Boğaziçi'nin huzurunu düşünüyorum... ve öpücüklerimi, hıçkırıklıklarını, birleşmelerimizi saran o sessizliği...
Nefis sevgilim, en kıymetli neyim varsa ayaklarına seriyorum.
Sen benim en tatlı rüyam değil misin?
Çılgınca vurgun âşığın
Renée |