Kitap Tanıtımı |
Alman asıllı İngiliz modern dönem tarihçisi G. R. Elton'un ilk kez 1963'te yayımlanan bu klasik çalışması Reformasyonun ilk on yıllarının bir anlatısıdır. Luther, Calvin, Zwingli, Erasmus Avrupa'nın tarihinde 16'ncı yüzyılda yer almaya başlayan dinsel dönüşüm evresini tanımlayan birincil kişiliklerdir. Katolik Kilise, Papalık, Jesuitler ve V. Charles'ın Kutsal Roma İmparatorluğu değişimi durdurmak için savaşan ön-modern kurumlardır. Ve Hıristiyanlık ile birlikte getirilen "duyunç ilkesi" modernliğin karakteristik ilkesi olarak çevresinde bütün bir dünya tarihinin yazgısının döndüğü özsel ilkedir. Sonuç modern Avrupa tarihi üzerine doğru kavramlar ve doğru olgular çerçevesinde kurulan nesnel bir çözümleme girişimidir.
"Protestan Reformasyonu keyfi olarak yorumlamanın sayısız yolu vardır. İngiliz tarihçi Elton daha iyisinin olanağını varsayar, sürecin nesnel olarak anlaşılabilir olduğunu düşünür. Reformasyonu doğuş aşamasında inceleyen çalışmasında ilkin bütün bir Batı Avrupa'yı, sonra bütün bir dünyayı ve genel olarak insan kültürünü ilgilendiren bir tarihsel altüst oluş sahnesinde baş oyuncu prenslerin olduğu gibi kentlilerin ve köylülerin de istencine anlatım veren bir keşiştir. Martin Luther Katolik Kilisedeki bozulmaya karşı çağın tepkilerini tüm başka çağdaşlarından, V. Charles'tan olduğu gibi Erasmus'tan, giderek Calvin ve Zwingli'den de daha iyi anladı. Başlangıçta bir bölünme amaçlanmadı. Luther Katolik Kilisenin yeniden Hıristiyanlığın özüne döneceğini umuyordu. Sonra olanaksızı istediğini anladı. Süreçte Katolik Kilise varlığını korumayı başardı, ama evrensel yetkesini yitirdi, feodal Batı Avrupa iki düşman kampa bölündü, ve çatışan yanlar arasındaki şiddet ilkin iki yüzyıl boyunca sürdü. Güney Avrupa esenliği hayır işlerinde, bağışlama belgelerinde, kutsal kemiklerde, cübbeler, imgeler ve yontularda, ekmek ve şarapta, papanın ve rahibin İncil'i yorumlayışında bulmada diretmeyi sürdürürken, Kuzey Avrupa esenliğin yalnızca yüreğin inancından geldiğini, herkesin İncil'i okuyabileceğini ve yorumlayabileceğini, tüm inananların rahipliğini, ayinlerin, dışsal gösterişin dinsel duyguya aykırı olduğunu anlamaya başladı. Güney duyuncunu kilisenin kaprisine teslim etmeyi sürdürürken, Kuzey doğrunun ve eğrinin, iyinin ve kötünün yargıcı olarak bireysel duyunca bakmaya yöneldi. Latin tin hiçbir zaman erginlik çağına ulaşamayan bir çocuk olarak kalmayı sürdürürken, Germanik dünya moral büyümenin, dolayısıyla törel gelişmenin, varoluşu tüm boyutlarında özgürleştiren ve ussallaştıran modernleşme sürecinin çelişkisini yaşamanın yoluna girdi. Germanik tine sınırlı kalan Protestanlık evrensel bir inanca dönüşmedi. Ama duyunç özgürlüğü dinsel duygudan daha çoğu idi. İnsanın özsel ahlaksal ussallığı zemininde biçimlenmeye başlayan modern törellik yeryüzünü evrensel bir çatışmanın içine düşürdü, ve insanlığa politik, ekonomik, bilimsel, sanatsal gelişimin acılı ve sevinçli sürecini sundu.
-Aziz Yardımlı-
(Tanıtım Bülteninden) |