Kitap Tanıtımı |
Günümüz insanı, kendisini bu günümüz basitliğinden kurtaracak bir örneğe muhtaçtır: kendisini hayatın maddî boyutunun ötesine götürecek bir örnek.. Bu örnek, hiç şüphesiz Muhammed (s) ve O nun yaşantı ve davranışlarıdır. Bu kitap, bu bakış açısıyla yazılmıştır. Tarihsel konular, güvenilir kaynaklara dayanılarak yazılmış olup amaç, Muhammed (s) in ahlâkî görüntüsünü bir örnek olarak sunmaktır. Bu kitapta kısaca peygamberlerin sonuncusu hakkında daha geniş bir bilgi sahibi olmak için bir mukaddime niteliğinde Muhammed (s) in kişiliğinin bir şeması çizilmiştir.
(Arka Kapak)
Hz. Muhammed (s) hakkında kalem oynatıp yazı yazmak, birçokları için vesvese vericidir. Suyu kurumuş bir kuyu yüzünden birbirlerinin kanını akıtan; kız çocuklarını diri diri toprağa gömen; öfke, kin ve garaz dolu bir halktan dünyayı bambaşka bir hâle getirecek olan orta yollu ve vasat bir ümmet meydana getirebilen bir insanı tanımak, araştırmacılar için her zaman ilgi çekici olmuştur. Ancak İslâm peygamberini tanımak en az üç alanda şarttır: İslâm tarihi, Kur ân ve İslâm ahlâkı. İlk İslâm dönemi tarihi, Peygamber in yaşamıyla iç içe bir halde olup bu dönem tarihinin bilinip anlaşılması O nsuz mümkün değildir. Kur ân ın bir bölümü de Peygamber (s) in yaşantısıyla doğrudan bağlantılıdır. İslâm ahlâkı da insân-ı kâmilin (olgun insan) tanınması ve O nun özelliklerinin açıklanması üzerinedir. Biz Müslümanların inancına ve düşüncesine göre, bu insanın kâmil noktasını gösteren örnek, Muhammed (s) dir.
Bundan dolayı Hz. Muhammed (s) i tanımadan bu yolda bir adım atıp ilerlemek mümkün değildir. Bu nedenle de İslâm hakkında söz söyleyip kalem oynatan bir kimse, Muhammed (s) in ismini de zikretmiş ve O nu tanıtmak için çaba harcamıştır. Şayet bu alanda bir kimse çalışmadıysa, bu işin zor olmasından veya onunla uğraşmaktan korkuluyor olmasındandır.
Ancak Muhammed (s) hakkında bir şeyler yazmak, tekellüfsüz, zorlamasız ve kolay anlaşılır bir şiir misalidir; Muhammed (s), bir yandan beşerdir. Başkaları gibi yemek yiyen, su içen ve Allah ın arzında rızkı peşinde koşturan bir insandır. Evlenen, oğlu İbrahim i yitirmesi sonucu çokça ağlayan bir insandır.
Bu insanın yaşantısı, öylesine sade ve tabiîdir ki bir grup insanı şaşırtır, saptırır. Nitekim bu tür kimseler, "Bu peygamber, neden yemek yer ve bizim pazarımızda dolaşır? Kendisini uyarsın diye neden yanında bir melek bulunmaz? Veya kendisine neden bir hazine gönderilmemiş ya da neden meyvesinden yesin diye bir bahçesi yoktur?" diye onu eleştirip ayıplarlardı. Bu tip kimseler, peygamber ve peygamberlikten başka bir şey anlarlar. Onlar, peygamberi insanüstü ve normalin üstünde bir varlık olarak görürler. Peygamber, bu bâtıl düşünceye cevap olarak, "Ben de sizin gibi bir insanım." diye ilan etmektedir.
Diğer taraftan, bu insan vahiy kaynağından beslenip o sonsuz arı-duru çeşmeden kanmaktadır. Allah, O nu seçmiş ve eğitmiştir. Zira bütün davranışı ve sözleri vahye uygundur. Kendinden konuşmaz, bir başına hareket etmez ve kendi tabiî isteklerine uygun davranış sergilemez. O, asla hevâsından konuşmaz, söyledikleri tertemiz vahyin dışında bir şey değildir, Allah, O nun eğitimini üstlenmiştir.
Bundan dolayı bu insanın her bir sözü ve davranışı -her ne kadar beşerî ise de- ilahî ve öğreticidir. Bu insan, hata ve günahtan uzak ve masumdur. Onda asla bir yanılgı olmaz. Bu hâliyle de uyulacak ve kendisi gibi olunacak bir örnektir. Kur ân ın ifâdesiyle, Allah a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar için mükemmel bir örnektir.
Bu yüzden bizler, ilâhî bir beşerle karşı karşıyayız ve bu noktayı asla unutmamalıyız. Bu nokta, Muhammed (s) hakkında yazı yazma işini zorlaştırmaktadır. Ayrıca O nun hareketlilik ve sakinliği üzerinde çokça düşünmeyi gerektirir ve bu alana girmek büyük bir cesaret ister.
Bununla birlikte Muhammed (s) i tanımak ve tanıtmak gerekir. Zira bu insan, bizim efendimiz, baş tâcımız ve önderimizdir. Her birimiz Muhammedî olabilir ve olmalıyız. Bunun için Muhammed (s) in hayatını okumak gerekir. Her ne kadar bu yüce zâtın doğum ve vefat tarihi, yaşadığı yıllar, eşlerinin ve çocuklarının sayısı ve savaşlarını ayrıntılı şekilde bilmek faydalıysa da; bugün bizim en çok ihtiyacını duyduğumuz şey, O nun ahlâkî kuralları, O nun hikmetinin anlaşılması, hareket ve davetinin içeriğinin tam olarak tanınmasıdır.
Günümüz insanı, kendisini bu günümüz basitliğinden kurtaracak bir örneğe muhtaçtır. Kendisini hayatın maddî boyutunun ötesine götürecek bir örnek. Bu örnek, hiç şüphesiz Muhammed (s) ve O nun yaşantı ve davranışlarıdır.
Bu kitap, bu bakış açısıyla yazılmıştır. Tarihsel konular, güvenilir kaynaklara dayanılarak yazılmış olup amaç, Muhammed (s) in ahlâkî görüntüsünü bir örnek olarak sunmaktır. Bu kitapta kısaca peygamberlerin sonuncusu hakkında daha geniş bir bilgi sahibi olmak için bir mukaddime niteliğinde Muhammed (s) in kişiliğinin bir şeması çizilmiştir.
Bu açıdan tarihsel konular hakkındaki çeşitli ihtilaflar ve söylemler üzerinde durulmamış, bu konu özetle geçilmiştir.
Kitabın her bir bölümü, ayrı bir kitap konusu olabilecek bir yeterliliktedir. Fakat bu serinin amacını aşmaktadır. Bununla birlikte örneğin, Muhammed (s) in hanımları, Muhammed (s) in çocukları, Kur ân ve Muhammed (s) in mucizesi vb. birçok olay ve konu bu kitapta görülmez. Çünkü bu konular için ya bir başka kitap düşünülmüş ya da kitabın esas hedefinin dışındadır. Fakat Muhammed (s) in mucizeleri üzerine konuşulacak olursa, onunla ilgili olarak bir tek cümle yeterli olacaktır. O da şudur: Bu insanın üzerinden bin dört yüz küsur yıl geçmesine rağmen, bu yeryüzü parçası üzerinde yaşayanların beşte birinden fazla bir kesimin yaşantısı üzerinde etkisinin var olması ve hâlâ hiç kimsenin O nun çehresini örtecek bir yeterliliğe sahip olmaması; yine O nun adına hâlâ yüzlerce, binlerce kişinin doğup ölmekte olması O nun en büyük mucizesidir.
Bu kitapçık, Muhammed (s) in âşıklarından -takipçilerinden diyemesek de- birinin eliyle yazılmıştır. Yazar, okuyucunun burada yazara ilişkin göreceği eksiklikleri ve yanlışları, Muhammed (s) in olgunluğuna bağışlamasını ümit ederek şu beyitle yetinir:
Binde birini dahi beğendiysen
İnsanı eleştirmeyi bir yana bırak
-Seyyid Hasan İslâmî
(Önsöz) |