Profil
ISBN 9789750805257
Yayınevi Yapı Kredi Yayınları
Yazarlar Ömer Aygün (translator) | Stephane Mallarme (author)
Kitap Tanıtımı "Hadi bakalım, kaçışların çalgısı, ey hınzır Syrinx, beni beklediğin göllerde yeniden serpil! Mırıltımla mağrur, bende söz bitecek gibi değil, Tanrıçalar olunca konu; tutkulu resimler yaratacağım, Gölgelerinden çekip daha ne kemerler atacağım..." Bir Kır Tanrısı dolaşıyor Türkçede! Stephane Mallarme (1842-1898), Poe'yla Baudelaire'in kalıtçısı, simgecilerin babası, modern Avrupa şiirinin atası, dil deneyicisi, amatör yelkenci, İngilizce öğretmeni, köktenci estet - ve Kitap düşünün mimarı. Bütün 20. yüzyılı kışkırtan Fransız şairinin seçme şiirleri, düzyazıları, taslakları, mektupları dilimizde - "Bir Zar Atımı" da. Tadımlık Hirodias ve Geneviève. Nitekim şiirin bir özel isim olması isteğinin ilk biçimi 1864te ortaya çıkar, Mallarménin kendi ölümüyle son bulacak bir bunalımın ilk belirtileriyle birlikte. Ekim ayında yeni bir şiir anlayışı tasarlamaktadır ve bu tasarıyı dile getirirken başka bir özel ismi ağzından kaçırır: Sonunda Hirodiasıma başladım diye yazar ayın 30unda arkadaşı Cazalise. Dehşetle başladım, çünkü öyle bir dil yaratıyorum ki çok yeni bir şiir anlayışı fışkırması gerekecek içinden, kısaca şöyle: Şeyin kendisini değil, yarattığı etkiyi yansıtmak. Mallarmé son tümcenin altını çizerken Parnas şiirine mesafe koyduğunu vurgular ve izlenimciliği müjdeler gibi görünür. Altın, ıtır bakiri altındır benim saçlarım, Onlarda mat solgunluklar ve zalim parıldayışlarım, İsterim kısır soğukluğuna bürünsünler değerli taşların, Sizi yansıttılar madem, ey doğumumu gören duvarın Süsleri, silahlar, vazolar, kimsesiz çocukluğumdan beri.1 Oysa belli bir anda, belli bir yerde, belli bir durumda olanı koşulların etkisi altında yansıtma isteği, en geçici olandaki mutlak ve bengi izlenimi yansıtma isteği de olabilir: cins isim verdiğimiz bir şeyi, bir nesneyi, bir ifadeyi, bir duyguyu an içinde, o yinelenemez bulanıklığında zaptederek ona bir özel isim vermek, özel ismini, özsel ismini bulmak. Böylece nesnenin kendi bengiliğini değil, bir an içindeki izleniminin bengiliğini yüceltmek. Mallarménin şiir sanatı sayılan Bütün nefis özetlenmiş...te (Toute lâme résumée...) diyeceği gibi: Anlamı kesin olsa bayatlar Bütün o müphem edebiyatlar. Mallarménin bu dönem şiir ve mektuplarında izlenimcilikle Tanrının ölümü arasında incelikli bir ilişki kurulabilir sanıyorum. Dize artık orada sözcüklerden değil de, yönelimlerden oluşmalı ve bütün sözler de duyum karşısında silinip gitmeli. Beni anlayıp anlamadığını bilmem ama başardığım zaman umarım takdir edersin. Çünkü hayatımda ilk kez başarmak istiyorum. Yenik düşersem kalemime bir daha asla dokunmayacağım. Şiir şeylerin cins ismini değil, özel ismini dile getirebilmelidir. Ama aynı mektupta bu sessiz girişimi on beş güne kalmadan bir bebek çığlığının yarıda keseceğini de söyler: Hirodiasın kıskanç kızkardeşi Geneviève doğmuştur. Kimi zaman iki şiir, kimi zaman da iki kızkardeş olarak sözü geçen Hirodias ile Geneviève sürekli bir rekabet içinde olacaktır, ama çok vakit geçmeden ikincisi galip çıkmış olmalı ki daha bir ayın sonunda bu eşitsiz kavgadan umudunu tümüyle yitirmiş, kendi ölümünden söz eden bir Mallarmé buluruz: Bir şair bu dünyada yalnızca ve yalnızca bir şair olmalıdır, oysa ben bir kadavrayım. Soyadını taşıyacak çocuğun doğumu, şairi kısırlaştırmaktan başka bir şey yapmamıştır. Sonraki aylarda çekişmenin daha da sertleşerek, Geneviève ile Hirodias figürlerinin sınırlarını aştığı görülür: bir özel isim ve kişi olarak Mallarménin varoluşu nesnenin etkisini, izlenimini, anlık ama bengi özünü yansıtmaktan alıkoymuştur, artık kadavra olmak da başka bir anlama gelecek, beylik bir eğretileme olmaktan çıkacaktır. 1864 kışı boyunca çekişme, migrenli gecelerde, şiirin üstündeki özel isim Hirodias ile altındaki Stéphane Mallarmé imzası arasında geçecektir, yani şiirin alanında. İki çığlık arasında. Ey ayna! Kendi çerçevende sıkıntıdan buz tutmuş soğuk su, Kaç kez, saatler boyu, ruhumda düşlerin burukluğu, Senin gayya kuyusu buzunun altında Gözlerim yaprak benzeri anılarımı aradığında Kendime göründüm uzak bir gölge gibi sende, Ama, eyvah! bazı akşam, vakur çeşmende, Dağınık rüyamı çırılçıplak tanıdım ben! Dadı, ben güzel miyim? Mallarménin kendi ismini cins isim, şiiri de özel isim yapma isteğine kaynaklık eden bunalımın temelinde, bir bakıma annesiyle kızkardeşinin yerini alan iki kızın doğması ve sonunda ikincisinin başarısı vardır öyleyse. Buna karşılık Mallarmé teslim olmaz. Yazın Hirodiasın yanına bir de Kır Tanrısı gelecektir. Ama bu sonuncusunun Comédie-Françaisein yönetimi tarafından geri çevrilmesi Hirodiasın ele alınış biçimi üzerinde etkili olmuşa benziyor ki Mallarmé tiyatro tasarılarından vazgeçip saf yazı alanına döner: nesnenin izlenimini, yani durumu bengileştirme çabasının yerine, sözcükler üstünde çalışması ağır basacaktır. Ne var ki Hirodias tasarısı tragedyadan şiire aktarılmakla da sonuca ulaşamayacak, Hirodias asla doğmayıp bir düşük olarak kalacak, olsa olsa tragedyadan trajediye dönüşecektir. Hirodiasın Açılışında dadının daha ilk sihirli sözcüklerinden de sezilir bu: Hükümsüz, ve korkunç kanadını boğmuş gözyaşları Hükümsüz havuzun, ki yansıtır telaşları, Kıpkırmızı mekanı çıplak altınla kırbaçlayarak, Seçti o armalara yaraşır tüyler, seçti bir Şafak Ölü külleri taşıyan ve kurban veren kulemizi, O ağır mezarı ki, kaçırdı şafakta kimsesiz bir kaprisi, Güzel bir kuşu, nafile tüyleri simsiyah... Ah, düşkün ve kasvetli ülkelerin malikanesi ah! Çalkantısız! Yatışıyor donuk su, Ne tüy konar diye ne unutulmaz kuğu: Su yansıtmakta güzün terk edişini, Suda söndürürken güz, meşalesinin ateşini: Kuğu gömünce solgun kabrin ya da tüyün İçine başını, taşından toprağından sürgün, Saf el