Kitap Tanıtımı |
İlkokuldan beri mimar olmak istemiştim, o yüzden merkezi sistemle ilgilenmemiş, gözü kara biçimde yalnızca ODTÜ Mimarlık sınavlarına girmiştim. 1969da boykot ve işgaller biterken, bir yüksek lisans öğrencisi-asistan arkadaşımız bir tartışmada Karar vermemiz lazım dedi, devrimci mi olacaksınız, mimar mı? İkisi birden olunamaz, ben mimar olaca-ğım. Siz devrimci olacaksanız bu böyle süremez, ben mimar olacaksam devrimciymişim gibi yapamam. Soru hiç bu kadar somut ve yalın olarak karşımıza çıkmamıştı doğrusu. Kendimle çarpıştıktan, enine boyuna düşündük-ten, kendimi nasıl iyi hissedeceğimi anladıktan sonra, mimar değil, devrimci olmam gerektiği, payıma bunun düştüğü, bunu yapmazsam hareketin bir kişi eksik yürüyeceği sonucuna vardım. Böyle yapmam için beni hiç kimse kışkırtmadı, aslında soru da benim verdiğimin tam tersi bir yanıtı ima ediyordu. Bu kararımdan ötürü de daha sonra hiç pişman ol-duğumu söyleyemem. Sonraki hayatımda beni üzen şeyler hep oldu ama bu tercihi yapmış olduğumdan değil, bu tercih-le yürürken her zaman doğruyu yapamamış olduğumdan ötürü... Mart 1986da 14 yılı arkada bırakarak Gaziantep L Tipi Özel Cezaevinden çıkarken gazetecilerin anılarımı yazıp yazmayacağıma dair sorularına, tarih yazımına değil tarihin yapılmasına katkıda bulunmak istiyorum diye yanıt ver-miş olduğumu hatırlıyorum. Tarih yapmakla yazmak arasında kategorik bir ayrım yapmanın bu yanıtı verdiğim günkü kadar kolay ve hatta mümkün olmadığının farkına varmam için yalnızca bir yıl yetmişti. Seksenler sonu ve doksanlar başında tarih yapmak devrimci hareketin 12 Eylül rejiminin sert darbeleri altında sarsılan hafızasını onarmasına katkıda bulunmaksızın yapabi-leceğiniz bir şey değildi. İşe buradan başlamadıkça, önceki deneyimin bilgisini yeniden mülk edinmeye, yaptıklarımız kadar yapamadıklarımız üzerine de sistematik bir düşünüşün araçlarını sağlamaya girişmedikçe, tarih yapmanın biricik kolektif imkânı olan devrimci hareketin yeniden kuruluşuna katılmış olmuyordunuz. 68den Dev-Gençe, THKP-Cyle 12 Marta, Mahir Çayan ve arkadaşlarıyla Kızıldereye Ertuğrul Kürkçünün gözü ve diliyle, Türkiye devrimci hareketinin 1970'lerde estirdiği fırtına ve sonrasına bakışlar, anımsayışlar.. |