Kitap Tanıtımı |
En azından şiir olduğu sürece, iyi şiirler yazıldıkça, mevcut vasat dünyanın ve hayatın dışında, ontolojik tercih ve değerleri son derece kıymetli, nitelikli ama çok az sayıda insanın yurttaşı olduğu bir dünyanın varolduğundan emin olmak duygusu. Dar Kapıyı seçenlerin serüveni belki de. Göreli olarak üstün bir statü içinde gördüğümüz hükümetler, parlamentoların; gündelik ve herkesin ifa edebileceği faydacı hizmetler dışında, şiir ve edebiyat karşısında bütün mağrur ve göreli üstün yanlarının ontolojik bir kıymetinin olmadığını fark ettiğimizde, Nietzscheci bağlamda günümüzün üstün insanlarını şairler olduğu hükmüne kolaylıkla varmak mümkün. Devlet hiçbir zaman, hiçbir devirde Devlet Ve Tabiat kadar mucizevî ve şiir kadar ebedi olmayacaktır. Harflerle simyevi bir ilişki içinde olan şairler için de aslolan mutsuzluk ve yoksulluktur. Harflerle bu simyevi ilişkinin bedeli acıdır. Fuzuli, Şeyh Galip, Ece Ayhan, Cemal Süreya, Asaf Halet Çelebi, Enis Batur, Osman Serhat Erkekli, Lale Müldür, Celal Gözütok ve pek çok şair bu acının gölgesinde kurulan sofrada aynı kadehten içtiler. Kral, şah sofralarında cümbüş dinleyen cüceler, lokantada çorba içecek parası olmayan Ece Ayhanın, fırından ekmek alıp katıksız yemesi karşısında ceplerindeki dolarların şişkinliğiyle mağrur ve mütehakkim oluşlarının zavallılığını fark edebiliyorlar mı? Sürünün vekâleti; takdir ve iftihar vesilesi olabilir mi? |