Kitap Tanıtımı |
Beş ciltlik kolektif bir yapıt olan Özel Hayatın Tarihi, Roma İmparatorluğundan günümüze, Latinlerin domus'larından burjuva konutlarına dek medeniyetler, kültürler, çağlar boyunca yaşanan derin değişimler üzerinde göz gezdiriyor...
Her zaman devingen olan "özel"i incelemeyi yeğleyen Georges Duby ve Philippe Ariès gibi iki ünlü tarihçinin yönetiminde hazırlanan Özel Hayatın Tarihi, Batı'nın dinsel, siyasal, kültürel tarihi üzerüne ortak bir veri sunuyor.
Eski dünyada hayat nasıldı? İnsanlar nasıl yaşadılar, nasıl davrandılar? Düşünceleri, duyguları neydi? Evlilik, cinsellik, kadının ailede ve toplumda yeri, iffet, gebelikten korunma, doğurma teknikleri, dinsel ritüeller, mimarinin toplumsal alana ilişkin verdiği ipuçları, bu çalışmada ayrıntılarıyla incelenen başlıca konuları oluşturuyor.
İlk kitap pagan Roma'dan 1000 yılında kadar olan dönemi kapsıyor. Üretken araştırmacılaradan oluşan bir ekip tarafından hazırlanan bu ciltte çok sayıda görsel malzeme -resimler, çizimler, karikatürler ve fotoğraflar- yer alıyor
Tadımlık
Evlilik Roma İtalyasında, konumuz olan yüzyıldan bir yüzyıl önce ya da sonra, beş ya da altı milyon erkek ve kadın özgür ve yurttaştı. Bunlar, merkezinde, anıtları ve özel otelleri ya da domuslarıyla* bir kentin yer aldığı yüzlerce kırsal alan üzerinde yaşamaktadırlar. Bu alanlara site adı verilmektedir. Ayrıca hizmetçilerden ya da tarım işçilerinden oluşan bir iki milyon köle sayılmaktadır. Bunların örf ve âdetleri konusunda, o dönemde özel bir kurum olan evliliğin kendilerine yasaklanmış olduğu ve III. yüzyıla kadar da yasak olarak kalacağı dışında pek bir şey bilmiyoruz. Efendilerinin işlerini çekip çeviren vekillerden ya da bizzat imparatorun kölelerinden oluşan o dönemin memurları olan bir avuç güvenilir köle dışında, bu sürünün, cinsel bir kargaşa içinde yaşadığı düşünülüyordu. Ayrıcalıklı bu bir avuç kesim ise sadece kendilerine ait bir kadınla nikâhsız bir beraberliği sürdürebiliyorlar ya da onu efendilerinin elinden kabul ediyorlardı. Evli olan nasıl anlaşılır? O halde biz özgür insanlara geri dönelim. Aralarından bazıları, bir erkek yurttaşla bir kadın yurttaşın meşru evliliklerinden özgür olarak doğmuşlardı. Bir kadın yurttaştan doğma piçler olduğu gibi, köle olarak doğmuş ama azat edilmiş olanlar da vardı: Hepsi de yurttaştılar ve evlilik denen yurttaşlık kurumundan yararlanabilirlerdi. Bu kurum, bizim gözümüzle bakıldığında, çelişkilidir: Roma evliliği özel bir edimdir, hiçbir kamusal erk tarafından onaylanması gerekmeyen bir olgudur. Bir belediye başkanı ya da rahip muadili birinin onayına gerek yoktur. Yazılı olmayan (evlilik sözleşmesi yoktur, yalnızca bir drahoma sözleşmesi vardır... tabii eğer nişanlı bir çeyize sahipse) ve hatta gayri resmi bir edimdir: Ne söylenmiş olursa olsun, hiçbir simgesel davranış zorunlu değildi. Sonuç olarak, evlilik özel bir olaydı, tıpkı bizdeki nişanlanma gibi. Bu durumda, bir miras anlaşmazlığı olduğunda, bir erkekle bir kadının evliliklerinin yasal olduğuna yargıç nasıl karar verebiliyordu? Simgesel davranış ya da resmi evrakın yokluğunda, mahkemelerin bir olguyu ispat etmek için yaptıkları gibi, yargıç da ipuçlarına göre karar veriyordu. Hangi ipuçları? Örneğin bir çeyizin düzenlenmiş olması gibi şüpheye yer bırakmayan edimlere ya da yine karı-koca olmak niyetini kanıtlayan davranışlara göre: koca olduğu kabul edilen kişi, kendisiyle birlikte yaşayan kadını her zaman karısı olarak nitelendirmişti; ya da yine, tanıklar, evlilik kutlaması niteliği açıkça belli olan küçük bir törene katılmış oldukları yolunda tanıklıkta bulunabiliyorlardı. Nihayetinde, yalnızca birlikte olan o çift, evli olup olmadıklarını kendi kafalarında bilebilirdi. Bununla birlikte, çiftin yasal olarak evlenmiş olup olmadığının belirlenmesi hiç de daha az önemli değildi; çünkü evlilik, bu özel kurum, yazılı ve hatta resmi olmasa bile, birtakım hukuki sonuçlar yaratmaktan geri durmayan olgusal bir durumdu: Bu evliliklerden doğan çocuklar meşrudurlar; babalarının adını alırlar ve soyu devam ettirirler; babanın ölümüyle, mirasın mülkiyetinde onun vârisi olurlar... tabii eğer baba onları mirastan mahrum bırakmadıysa. Oyunun kurallarına ilişkin açıklamaları bitirmeden, bir konuya daha açıklama getirelim: Boşanma. Hukuk açısından, koca için olduğu kadar karısı için de aynı ölçüde kolaydır ve evlilik kadar gayri resmidir: kocanın ya da kadının boşanma niyetiyle çekip gitmesi yeterlidir. Ama hukukçuların haklı olarak kararsız kaldığı durumlar da oluyordu: Basit bir dargınlık mı, yoksa gerçek bir ayrılık mı söz konusuydu? Ayrılınan eşin önceden haberdar edilmesi asla kesin bir zorunluluk değildi ve Romada, yalnızca karılarının girişimiyle, haberleri bile olmadan boşanmış kocalara rastlanmıştır. Kadına gelince, ister ilk girişimi o yapmış olsun, ister tek taraflı boşanmış olsun, eğer çeyiz varsa, çeyizini de birlikte götürerek koca evini terk etmektedir. Buna karşılık, eğer çocuk varsa, onların her zaman babayla kalmış olması muhtemeldir. * (Lat.) Bir tek ailenin sahip olduğu ve yaşadığı ev. (y.h.n.) |