Kitap Tanıtımı |
düşünürlerin düşünürü diye nitelendirilen Maurice Blanchot´dan felsefe alanında özgün bir yapıt: Öteye Adın. iki anlama çekilebilir sözleriyle, yazdıklarını aynı zamanda bozan havasıyla, söylendikçe, bilmece özelliklerini koruyan parçalarıyla, yazarın kendine özgü dünyasını son derece somut bir biçimde kavratan, ödün vermez birdille öne süren özdeyiler dizisi. Birbiri ardı sıra gelen, ama hiçbir zaman tam olarak birikemeyen bu sözler sesleniş deolabiliyor. Korku, geri çekilme, tehdit de. Sanki bu özdeyişler tamamlanmamış, sanki hiçbir zaman son özdeyiş gelmeyecek; çünkü bütününde böyle bir son özdeyiş havası var. Evet, doğru: Özdeyişelrin sonsuz olarak çoğaltılabilecek bir yapı eksikleri var. Okurun yerine göre onlara daha yakın, daha uzak konumlarda bulunabilir. Yerine göre onları tamamlamak ya da onlardan uzaklaşmak okuyucunun gücüne bağlı. İlk yazdıklarından başlayarak yazarın saplanıp kaldığı, bırakmadığı ana düşünceler değişmiş de diyemeyeyiz bir yerde: Blanchot´nun önem verdiği konular yine ayn; yazı, yokluk, ölüm, uzaklaşma, göçme... Elbette bütün bukonular alttan alta, dönüşümlü olarak, kendilerinin karşıtlarına da gebedir; yazı konuşmaya dönüşebilir; yokluk varlığı çağırabilir; ölüm canlılık kazanabilir; uzaklaşma yaklaşmalarla çoğalır; göçme, yeniden doğmalarla bitebilir, Bu dönüşünün, bu karşıtların bir birlikleri yoktur ama. bir yerde bir tür bir-sizlikleri, bir -olamamaları bulunuyor. İşte bu bire dayanmama, birlikten uzaklşma, Blanchot´yu 1960´lı yıllardan başlayarak bu konuyu sürekli işleyen yazarların öncüsü durumuna getirmiştir, yapıtlarına sürekli başvurulmuş, tutumu örnek alınmıştır. Aynı zamanda öteye atılan adımı ve bu atılım aracılığıyla ulaşılan "Ötesi" olamam durumunu inceliyor burada Blanchot. Bir yerde de bu dönüşüm düşüncesini diyalektik olarak ele alan Hegel´le ve sonsuzlaştıran Nietzsche´yle de bir tür söyleşiye giriyor. Okur, burada, bu sözsüz söyleşinin tanığı. Öteye attığı adım kadar ötesi olmayan ülkede konaklayacak o da. |