Kitap Tanıtımı |
Önceleri nisbeten küçük kitleler halinde Önasya´ya inmiş olan Türkler, XI. Yüzyıldan itibaren büyük bir güç olarak göründüler. 1071´deki Malazgirt Savaşı´ndan sonra Anadolu´nun fethedilmesiyle Türkiye Selçukluları Devleti kuruldu. İki yüzyıldan fazla süren bu devlet zayıflayınca birçok beylik ortaya çıkmış, bunlar arasından İslam´ın gaza ananesiyle de güç kazanan Osmanlılar önem kazanmışlardı. XIV. Yüzyılın ortalarına kadar, gelecekteki büyük önemleri belirsiz gibi olan Osmanlılar, pek çok müsbet özellikleri ile ülkelerini her geçen gün genişletmişler, idarelerindeki halkı, öteki mıntıkalara göre daha mutlu yaşatmışlardı. Böylece güçlenen Osmanlı Devleti, neticede XV. ve XVI. Yüzyıldaki fetihleri ile Asya, Avrupa ve Afrika´nın önemli bir kısmını birleştiren bir cihan devleti haline gelmişti. Bu oluşumunda askeri güç hakim olmakla beraber, devletin iç dinamiklerinin ahenkli ve verimli oluşu da etkili olmuştur.
Osmanlılar bu güçlerine, insanlığın tabii kaideleri gereğince ulaşmışlardır. Faydalı ne varsa almışlar, insan aklı, İslam´ın temel akidelerine ters düşmemek şartıyla, neyi gerektiriyorsa yerine getirmişlerdir. Geniş sahaları bir merkezi devlet idaresinde toplaması, bütün bu yerlerdeki faydalı unsurların bilinmesini ve gereğince kullanılmasını mümkün kılmıştır. Tabiatıyla komşularını ve onlardaki gelişmeleri dikkatle adım adım takip etmişlerdir.
(Tanıtım bülteninden) |