Kitap Tanıtımı |
Özünde liberal ve demokratik değişimlerin güvenceye bağlanmasını içeren bu köklü dönüşümlerde, belirleyici rolü feodal-aristokratik kurumlara karşı iktidar mücadelesi veren burjuvaziler oynadı. Elinizdeki kitap, "Çokuluslu Osmanlı İmparatorluğu"ndan yola çıkarak "Türkiye'de Ulusal Devletin Kuruluşu" ve "Çok Partili Rejim" başlıkları altında anayasal değişme sorunlarına ışık tutmaya çalışıyor.
Tadımlık
Anayasa ve anayasacılık, Batı kökenli olgu ve kavramlardır. Bunların temelinde hak ve özgürlük talepleri (siyasal liberalizm) ile parlamentoculuk hareketleri (demokrasi) yatar. Hak ve özgürlük bildirgeleri İngilterede 13. yüzyıldan itibaren, Kuzey Amerika ve Fransada da 18. yüzyılın sonlarında ortaya çıktı. İngiltere, monarşinin sınırlanması, kuvvetler ayrılığı ve parlamentoculuk alanında da öncülük etti. 18. yüzyıl sonlarında hemen hemen bütün Avrupa yerel meclisler geleneğini yaşamış, ulusal parlamentolara geçiş sürecine girmişti. Anayasacılık, bu liberal ve demokratik değişimlerin taçlandırılması ve güvenceye bağlanması demek oluyordu. Bu köklü dönüşümlerin gerisinde hem düşüncenin hem de maddenin gücü yatar. Düşüncenin gücü, devrimci fikir ve ideolojilerdir: Özgürlük, eşitlik, liberalizm, bireycilik, demokratik (ulusal) egemenlik, vb. Maddenin gücü ile kastedilen, sınıfsal ve siyasal mücadele ve pratiktir. Çünkü yukarıdaki kazanımlar, akıl yolu birdir denerek elbirliğiyle gerçekleşmedi; çekişe çekişe ve kopartılarak elde edildi. Burada da belirleyici rolü, feodal-aristokratik kurumlara karşı (monarşi, vb.) halk sınıflarının da muhalefetini arkasına alarak iktidar mücadelesi veren burjuvaziler oynadı. Batı dünyasında bu türden bir devrim yaşanırken, Osmanlı İmparatorluğu nasıl bir değişim içindeydi. Üç kısımdan oluşan bu kitap ilkin bu soruya ışık tutmaya çalışmaktadır: Çokuluslu Osmanlı İmparatorluğu. Bunu izleyen ikinci kısım, Türkiyede Ulusal Devletin Kuruluşu konusuna ayrılmıştır. Üçüncü ve sonuncu kısım, Çok Partili Rejim dönemine ilişkindir. Kronolojik olarak bu tablo, siyasal yenilenmenin öncülerinden olan III. Selimin tahta çıktığı yıldan başlar (1789), bugünkü anayasal sistemin eşiğine kadar sürer (1980). Bu üçlü dönemleme, şu soruya aranan cevaptan kaynaklanmıştır: 200 yıllık siyasal-anayasal değişimlerin ne gibi merkezî sorunları olmuştur? Bu uzunca zaman dilimi içinde üç büyük sorun-demeti yaşandığı söylenebilir. İlkinde, çokuluslu imparatorluğu sürdürmek temel kaygıdır. İkinci ana sorun bir ulusal devletin kurulabilmesi çerçevesinde yaşanmıştır. Bu iki dönem ve sorunun ayrılma tarihleri 1918-1920lerdir. 200 yıllık değişimlerin üçüncü ana gündem maddesi ise demokrasi, daha ölçülü bir deyimle de çok partililiktir. Bunun da başlangıcı esas olarak 1945 yılıdır. Kitapta her Kısım kendi içinde Bölümlere ayrılmıştır. Bölümlerin ele aldığı konular aşağı yukarı standarttır. Her siyasal-anayasal basamakta (Bölüm), sırasıyla şu dizgeye rastlanır: (1) Hazırlanış ya da oluşum: Bu başlık altında, değişime yol açan olaylar, etkenler, dinamikler ya da itici güçler ele alınmıştır. Elbette bu etki kanalları çok çeşitlidir; bazıları birincil bazılarıysa ikincil önemdedir. Burada yapılmaya çalışılan, hazır ve kestirme kalıplar önermek değil, dinamikler konusundaki merakları derinleştirmeye davettir. Siyasal olayları ön plana alan bu hazırlık bölümlerinde, gözlem ve tümevarım yöntemleri uygulanmaya çalışılmıştır. Burada, siyasal tarih biraz fazla yer tutmuş gibi görünebilir. Ama unutulmasın ki, anayasal belgeleri yaratan dürtüler, yani bunların hammaddesi siyasal olaylardır. Anayasal belgeler ancak, içinde yeşerdikleri ortamdan koparılmadan incelenirse daha iyi kavranabilir. (2) Getirilenler ya da katkılar: Burada, kurum, kural ya da belge şeklindeki ürünler incelenmektedir. Asıl hukukî ve anayasal tanıtmalar bu başlık altında yer alır. Yorum yöntemleri de hukuka özgü olan anlam-çıkarma yöntemleridir (çıkarsama, tümdengelim, vb.). Dolayısıyla bu başlıklar altında, devlet katına yansıyan tepki ve taleplerin buradan nasıl süzülüp birer reform, anayasal belge ya da anayasa şekline büründükleri araştırılmaktadır. Buna kısaca, değişmenin içeriği de denebilir. (3) Uygulama: Reform, anayasal-siyasal belge ya da anayasa tipi getiriler, uygulamada nasıl bir serüven izlemekteler? Anayasal-siyasal pratik ne yöndedir? Devlet katından süzülüp gelen yenilikler somut yaşamda ne gibi kırılmalara uğramaktadır? Bu gibi sorunların yanıtları da bu başlıklar altında irdelenecektir. Burada da gözlem yöntemi öne çıkar. (4) Değerlendirmeler: Her bir siyasal-anayasal basamağın topluca ve eleştirici gözle tartılması, bölümlerin son durağıdır. Doktrindeki değişik ve bazen de zıt değer yargıları bu kertede devreye sokulmuştur. Toplum bilimlerinde ve hukukta, farklı yöntem ve dünya görüşlerine sahip yazarların, aynı olayı değişik biçimlerde değerlendirmeleri doğaldır. Bu yorum çeşitliliğini tanımak da, bir kitabın okurları için herhalde yararlıdır; hattâ bir haktır. Son olarak belirtmek gerekir ki, kitap başlığındaki Gelişmeler sözcüğü, sürekli ve şaşmaz bir ilerlemeler dizisi anlamına gelmez. Kaldı ki, gelişme-gerileme ya da ilerleme-gerileme kavramları da mutlak ve tartışılmaz değildir. Bu nedenle, Gelişme kavramını ve terimini, Değişmeler şeklinde daha tarafsız bir içerikle anlamak gerekir. |