Kitap Tanıtımı |
Egemenliklerini, sadece ordularının gücüyle ve hoşgörüsüz diye bellenen bir İslam sayesinde dayatan, kan dökücü ya da işaret içinde yaşayan sultanlar mı?
Akla ne kadar aşırılık ve eksiklik geliyorsa, Osmanlılar, onlarla suçlandılar uzun süre. Oysa, kurdukları imparatorluk, yüzyıllar boyunca, Eskidünya´nın güçleri arasında ön sırayı tuttu ve onun tarihi, kanunları ve parlak yönetimi ile bir devlet kurmanın tarihidir başta; edebiyatta ve sanatta bugün görülebilen tanıklarıyla özgün bir kültürün tarihidir de bu!
XIV. yüzyılın başlarında, Anadolu´da, Bizans ile Selçukluların yıkıntıları üzerinde kurulan Osmanlı İmparatorluğu, iki buçuk boyunca, Viyana kapılarından Yemen´e, Cezayir´den Irak´a değin yayılır. Bu geniş alanda, sultanın otoritesi tartışılmayı kabul etmez. Ne var ki, Müslüman yasası olan şeriatın yanı sıra, boyun eğdirilmiş halkların geleneklerini de korumaya çabalayan bir siyasal sistem yerleşir. Osmanlıların şu hoşgörüsünü de unutmamalı: İspanya ve Orta Avrupa Yahudileri gelip onlara sığındılar.
Osmanlı büyüklüğünün simgesi olan Kanuni Sultan Süleyman´ın uzun saltanatından sonra, çatlaklar belirir devlette ve karışıklıklar sarar eyaletleri. XIX. yüzyıldaki o ağır gerileyişin başlangıcıdırlar bu ilk kargaşalar. Öyle olunca da, birçok yönetici reformlara girişecektir... |