Kitap Tanıtımı |
Annesinin koklamaya kıyamadığı birer goncasıydı onlar Çiçeğin; suya, güneşe özlemi gibi, onlar da güllük gülistanlık içinde yaşamayı özleyip gelseler de bu âleme, kuzeyden esen soğuk yel tutmuştu kollarından, bedenlerinden savuruyordu. Ardahan kırsalında bir o yana bir bu yana Sevdiklerine kavuşma istediği hiç eksik olmazdı gönüllerinden, hislerinden! Ama o gün onları önüne katıp dağa, taşa savuran yel değildi; sevecen rüzgâr da değildi. Sanki kaderleriymiş, yazgılarıymış gibi, soğukça esen Çar Nikolanın ordusuydu Ardahanın kırsalında! Vatan demişlerdi! Yurt demişlerdi! Ekmeğimi çıkardığım toprağımdır demişlerdi! Korunmazsa hazan olur, ziyan olur! Yaban alır, yâd ellere kalır demişlerdi! Ak sakallı dedelerin, beli bükük ninelerin, dili çözülmemiş bebelerin, toprağından, yurdundan gönlü
geçer demişlerdi! Ama siz olduğunuz sürece, biz rahat uyuruz yatağımızda, toprağımızın üstünde de altında da demişlerdi! Asrın vebası vardı savaşların özünde Sadece hayvanlar aç
olduğu için öldürürdü! Dünyanın dört bir yanı onun olsa da, doyurmazdı insanın aç gözünü Aya el uzatmaya kalkardı; dünya yetmiyor o da benim olsun diye Bu hikâye; vatan toprağını kaybetmiş, on üç isimsiz kahramanın, ölümüne mücadelesinin gerçek hikâyesidir. |