Kitap Tanıtımı |
Günah için neden bir bahane arıyorsun, uzanmak istediğin yolu sen seçmedin mi? Ayak seslerini dinle, Sana dokunmak isteyen teni hisset, ya acı çek ya da kendini ona bırak. Direnme! İçinde yaşattığın sonsuzu dışarı bırak. Ölüm sadece bir bahane...
Çünkü çamurun içindeki bir nefesiz hepimiz...
Sağır ve dilsiz olan, dağlarda delirerek bir hayvan gibi öldürülen Elena'nın oğluydu Daniel. Bir günahkâr olarak geldi dünyaya. Dünyanın yaratılışını gördü. Azrail'in insan ruhunu nasıl aldığını gördü. Ölümü bilmezken öldürdü. Günahkârlar Ölüler Şehri'nde kıyamet gününe kadar acı çekerek bekleyeceklerdi. Hayatı izleyerek ve görerek öğrendi. Yaşadığı yalan dünyada tek gerçeğin "aşk" olduğunu öğrendi. İçine üflenen ruhtan vazgeçti ama aşkından vazgeçmedi. Karanlık ve aydınlık... Biri yaşam diğeri ölüm... Karanlığı tercih etti, kapadı gözlerini. Rüyalar âleminde uçuyordu bedeninden çıkan ruhu. Karanlığın içinde çırılçıplak yürüyordu Daniel. Ellerinde kelepçeler ve ayaklarında prangalar vardı. Çünkü o artık, Ölüler Şehri'ndeydi.
Ölüler Şehri, henüz beş yaşında kimsesiz ve yalnız kalan bir çocuğun hatırlamadığı geçmişinin intikamını alma isteğini, gerçek dünya ile rüyalarında yaşattığı dünyadaki aydınlık ve karanlık, yaşam ve ölüm arasındaki mücadelesini anlatıyor. |