Kitap Tanıtımı |
“Hadi şunları cehenneme yollayalım!” Kalabalıktan onaylar sesler yükseldi. Güzel Marmara şişeleri sotelerinden dışarı uğradı, Vatman’ın gözleri korkuyla büyüdü. Kesici aletler ortaya çıkıp şişelerin plastik kafalarını boyunlarından ayırdı. Gasp malı alkol tüketiyorlardı. Alkol onları tüketiyordu. Aslı bile o an olan biteni biz kipinde yaşıyordu. Diğerlerinin buna ondan daha çok ihtiyacı vardı. İçlerinden dört tanesi Vatman’a yanaşıp, onu çaresiz kol ve ayaklarından kavrayıp havalandırdılar. Hiç umulmadık bir çabukluk ve neşe içinde altı okka yapıp kuyuya attılar. Hemen ardından sıra ceset torbalarındaydı. Ve onlar da aynı akıbete uğradı. O anda tüm sesler kesildi. Herkes bedenlerin bir yüzeye çarpıp ses getirmesini bekledi. Boşunaydı. Sonsuzluğa yuvarlandıklarını biliyorlardı. Vatman’ın başına gelenler Aslı’ya hiç de cinayet gibi gelmedi ve bundan rahatsızlık duymuyordu. Platoda cızırdayıp duran plağı çıkartıp bir Duke Elington koydu. İşin sırrı çabukluktaydı. Hayatta her şey mümkün olduğunca çabuk halledilmeliydi. Böylece sonuna herkesten önce ulaşabilirdiniz. Çocuklar bu oyunu iyi oynarlardı. Ve Aslı hiçbirinin devlet yardımı alarak emekli olacak kadar yaşamayacağına bahse girebilirdi. (Tanıtım Bülteninden) ) |