Kitap Tanıtımı |
Meydandaki çay bahçelerinden birine oturmak geldi içimden sonra.
Çünkü Erdek bir kitap olsaydı, bu çay bahçeleri ilk cümlesi olurdu
onun. Gelindi mi oturulmalıydı. Bir çay, birkaç sigarayla, kıyıda
kayığında ağ onaran, çapari kösteği hazırlayan balıkçıları seyretmek,
bir tost isteyip, bacaklarıma sırnaşan kedilere atmak, yakın
masalarda konuşulanları dinlemek, birini bekliyormuş gibi ikide bir
saate bakmak iyi gelebilirdi. Gelmeliydi en azından.
Yine yaz akşamları. Yaralı tekneler, küflü sesler. Erdekte çay
bahçeleri, bıkkın orkestra, tatsız garsonlar. Ezine, Susurluk,
Bandırma, burası Ankara, orası Samsun! Yalandan bayılanlar,
bilmezden gelinenler, kaybolan dayılar Uykusunda ağlayan
adamlar, pişmanlar, yorgunlar. Para için mırın kırın, laf dokunduran
konuşmalar. Nerede bu Türkan Şoray?
Mahir Ünsal Eriş, sokaktan gelen gürültüyü, bangır bangır Yıldız Tilbe
dinleyen evleri resmediyor. Bi gevezeleşip bi susanları, iyi olalım be
ne olur diyenleri, helallik isteyenleri anlatıyor.
Olduğu Kadar Güzeldik, gazoza doğru çocuklaşan hikâyelerle
çağlıyor, zamana dokunuyor. Eriş, hüzünlü mağlupların iyimser
yazarı olmaya devam ediyor. |