Kitap Tanıtımı |
Hakan 12 yaşındaydı. Medyanın ancak şiddet olayları sonucu görüntülediği mahallelerde yaşamını sürdürüyordu. Her gece Allaha dua ederken; Bize yardım et, fakir çocukların da oyuncakları, güzel elbiseleri ve kitapları olsun gibi isteklerde bulunuyordu. Arkasından ise bir polis amcasından bahsediyordu: Polis amca çarşıda bize top verdi. Ama diğer çocukları çarşıda görünce yaşadığım yerden utandım. Sanki onların yaşadığı bölge ayrı, benim yaşadığım bölge ayrıydı.diyerekte kendince masum bir tepkiyi dile getiriyordu.
Mersinde, fakirliğin kokusu sinmiş evlerde; adına yalnızlık denen tek perdelik oyunun kahramanları onlar. Görmezden gelinen, basmakalıp yargılarla terör örgütü yandaşlığıyla etiketlenen; şiddete başvurdurulan, henüz anlayamadıkları bir siyasi çıkara hapsedilen ama her şeye rağmen yaşadıkları hayattan çekip alınmasını isteyen çocuklar onlar.
Elinizde tuttuğunuz bu kitap, etnik kimlik ekseninde ötekileştirilenlerin Mersinin banliyölerindeki öfke patlamalarını konu ediniyor. Ayrıca derinlemesine mülakatlarda Mersinin Akdeniz ilçesi sınırları içinde yer alan ve sık sık sokak eylemleriyle Türkiyenin gündemine gelen; Şevket Sümer, Güneş, Gündoğdu, Siteler, Çay ve Çilek mahallesinde yaşayan 250 çocuk ve aileleriyle ilgili ilginç araştırma notlarını içeriyor.
Yazarın okurlardan tek ricası var; sayfaları çevirmeye başladıklarında kendilerini tanımladıkları etnik köken, inanç, meslek, eğitim seviyesi gibi tüm etiketleri dışarıda bırakıp, son sayfaya kadar objektif ve insani verilerle düşünmeleri; sonuca değil nedenlere odaklanmaları. |