Kitap Tanıtımı |
“Bana neden sürekli nilüferler getiriyorsun?” diyorum.Sorumu duyunca gülümsüyor. Elini cebine atıyor. Yine ne var? Elini cebinden çıkarttıktan sonra avucu açık bana uzatıyor. Avucunda, metal boyası dökülmüş bir nilüfer var. Elime alıp inceliyorum. Ben nilüferi incelerken o da bana bakıyor. Evirip çeviriyorum. Bir şekilde tanıdık geliyor ama nereden olduğunu bilemiyorum.“Seninle ilk tanıştığımız günü hatırlıyor musun?” diyor.“Hayal meyal, on sene oldu Yavuz” diyorum.Gülümsüyor.“Ben hatırlıyorum, her anını ve her saniyesini…”Nilüfer çiçeği, nam-ı diğer lotus psikolojik olarak dirençli olmayı ve zorlukları fırsata dönüştürme yeteneğini sembolize eder. Nilüfer çiçeği bataklıklarda ve sulak alanlarda yaşar. Bataklık gibi sefil bir ortamda bile ortaya çıkabilecek saflığı ve güzelliği sembolize eder. Gece olduğunda nilüfer yapraklarını kapatarak suyun altına gömülür ve bekler. Günün ağarması ile hiçbir bozulma ve kirlenme emaresi göstermeden kirli su tabanından çamurun üstüne yükselir. Kokusu hipnotize eden ve insanın ruhsal durumunu değiştiren bu çiçek aynı zamanda bir meyvedir ve türünün tek örneğidir. “Tanıdığımız en güzel insanlar, yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi, kaybetmeyi bilip, kabul ettikten sonra tekrar bir çıkış yolu bulanlardır.”-Elisabeth Kubler Ross (Tanıtım Bülteninden) ) |