Kitap Tanıtımı |
Farkında olalım veya olmayalım, yaşam doğumdan ölüme bir arayışın adıdır. İnsân, arayan varlıktır. Ama insân bu âlemde çoğu zaman neyi aradığını bilmediğinden bazen bulduğunu da anlayamaz. Aslında aramak, var oluşun/hürriyetin bir göstergesidir. Şekli ne olursa olsun, tüm arayışların altında insânın Allh ile olan, o ezelî/aslî birlikteliği vardır. Aramak, kaybettiğinin farkında olmak, aradığının eksikliğini yüreğinde derinden duymaktır.
Her insânda kendinden ve kendinde her insândan bir parça bulmayanlar, arayıştan habersizdirler. Aramak, ayrılıklardan yana derdi olanların işidir. Aramak, koparıldığı sazlığa özlem/hasret duyan Neyin feryadıdır. Aramak, Aşka uçarsan kanatların yanar diyene Uçmazsam kanat neye yarar diyebilmektir. Aramak, durdurak bilmeksizin sürekli yürümenin adıdır. Kısaca aramak, kendini bulmak, aradığını kendinde bulmaktır. İnsânın değeri, aradığı şeyde gizlidir. Yere göğe sığmadım, inanan kişinin kalbine sığdım diyorsa Allh, öyleyse ne arıyorsak kendimizde aramalıyız. Hacı Bektaş Velînin dediği gibi: Her ne arar isen kendinde ara/Kudüste, Mekkede, hacda değildir. Hakk âşıklarından Ganiyy-i Muhtefîye göre de: Tûr-i Sînâda değil, Hakîkat sînendedir/Âlem-i Kübrâ sensin! Kalem, Levh, Arş sendedir/Artık derûnuna göç, keşfet bu avâlimi!/Buna muvaffak olan ebediyyen zindedir.
Anlaşılıyor ki, herkes kendi suyunu kendi beden toprağında arayacak/çıkaracaktır. Bu yüzden Gayret Asasını nefs taşına vuranlar ancak, aradıkları suyun on iki gözeden kendilerine sunulduğunu göreceklerdir. Aramak ne kadar var olmaksa, kaybetmek de o kadar yok olmaktır. Aslında aramak bazen bulmaktan daha güzeldir. Zaten bulanlar da geriye dönmeyenlerdir. |