Kitap Tanıtımı |
Zennup başını salladı Ya ya dedi. Hoca duaya başladı, sesler kesildi. Çok güzel okuyordu. Sesi de güzeldi arada ilahiler okuyordu. Sanki konser salonu gibi çıt yoktu. Zennup içinden bu hoca Kadirede okudu ama böyle uzun bol ilahi okumadı. Bunlardan çok para alacağını düşünüyor her halde diye düşündü, derin bir ah çekti içinden. Bektaşi fıkrasını hatırladı. Bektaşi parayı eline almış paraya ey para sen Allah değilsin fakat Allah kadar iş yaparsın demiş işte bariz bir örneğini izliyordu. Genç kızlar hizmet yarışındaydılar. Bir ara gülsuyu döktüler. Yengesi hep ağlıyordu. Şimdi
ben ne yapacağım diyordu. Ablası Leman onu tersledi Ne yapacaksın aç mı açıkta mı kaldın? Adam sana servet bıraktı daha ne olsun eltine bak nasıl yaşıyorsa sende yaşarsın dedi. Nazlı bunları dikkatle izliyordu. Türkan Nazlıya işaret etti gel diye. Nazlı yavaşça kalktı Türkanın yanına gitti. Türkan onu alt kata indirdi. Kiler odasına girdiler. Türkan bir sandık açtı. İçinde giymedikleri elbiseler vardı. Nazlıya Bak burada bizim küçülen elbiseler var beğendiklerini al dedi. Sana birde torba vereyim seçtiklerini koy dedi. Nazlı şaşırdı çok güzel elbiseler vardı. Çoğu kendisine uyardı içinden bir kadife üç tane de pazen elbise iki tanede ceket seçti. Bunlar dedi. Türkan onları torbaya koydu, Nazlıya bunları kuyunun bulunduğu eyvana koy, giderken alırsın dedi. Nazlı o kadar sevindi ki Türkana sarıldı. Ablamsın, ablamsın diyordu. Türkan Abartma Nazlı hadi yukarıya gidelim dedi. Nazlı torbayı kuyunun olduğu eyvana koydu üst kata çıktılar. Mevlit bitmişti şeker dağıtıyorlardı. Türkan birkaç şeker aldı. Nazlıya verdi, Nazlı abla ben bunları saklayacağım dedi. Türkanda Bir tane sakla yeter dedi.
Urfada başlayan İstanbul da devam eden iğreti yaşamlar. Küçük gelinlerin büyük dramları Nazlıda hayat buluyor.
Fatma Ural ikinci romanında, biraz da kendi yaşamından çıkarımlar yaparak erken evlendiren, erken sönen yaşamların içine sokuyor ama bizi o labirentlerde kaybetmeden hayatın gerçek tokadını suratımıza çarpıyor. |