Kitap Tanıtımı |
(Arka Kapak Yazısı) Hayat idamesi için belkisi olmayan coğrafyanın ortasıdır Doğu’da yaşamak. Fırtına anında meşe gövdesine pineklemiş kurdun iştahla ve kararlılıkla etrafı seyretmesidir. Can taşıyan her türlü varlık hedeftir bu coğrafyada. Gaye doymak değil, ölmemektir. Olmazsa ölürsün. Varsa hayatta olursun. O yüzdendir ki ağustosun ortasında şubatın hesabı görülür. Güz gelir. Kaplumbağalar yuvasına çekilir. Leylek göç eder. Beli rençberlikten bükülmüş insanların neşe kaynağı olan torunlar, çocuklar, oğullar, gelinler, kızlar; günü geldi mi giderler. Önce söğüt ağacı sonra meşe bir bir yapraklarını döker. Çırılçıplak kalırlar. Evler sessizliğe bürünür. Sert bir mevsimle beraber gelir yalnızlık. Doğa kefen giyer. Rüzgarın uğultusu pencereden selam verir. Sobadan yayılan ısı ile avutulur kıtlık görmüş yürekler. Soba altında tütün kurutulur, sigara sarılır. Baş secdeye kapanır sonra eller duaya açılır kısık niyazlar semalanır. Pencereden görünen manzaranın çok çok ötesine aylarca bakılır. Bir sigara daha… Gurbet burasıdır. Bekleyen yaşar gurbeti. 'Kapı çalınsa, biri gelse, yüreğimizi sofra etsek, zulada ne varsa serpsek.' Keşkesi olur her hanenin. Yalnızlık, etrafı saran kurt sürüsü kadar ürkütür artık yürekleri. Sobaya iki odun daha atılır. Tütün tabakası tekrar açılır. ) |