Kitap Tanıtımı |
Şüpheyle bakan gözlerini, karşı duvara düşen gölgesine dikmişti. Havada tuttuğu elini indirip yakındı.
Benim gölgem işte!
Sırtını dönüp odanın çıkışına doğru atmaya yeltendiği ilk adımda, gözüne ilişen küçük bir ayrıntı zihnini alt üst etmeye yetmişti.
Bıçak misali karnına saplanan sancıyla birlikte dizlerinin üstüne çöktü.
Gölgesinin eli hâlâ havada duruyordu.
Önce usulca elini indirdi gölge. Duvar boyunca süzüldü. Tuhaf bir forma bürünmüştü köşeyi dönerken. Eski haline dönüp kapının yanında, duvarda bekledi. Elini yeniden kaldırıp sertçe savurdu.
Ona doğru gelmemi mi işaret ediyor?
Az önce tahmin ettiği gibi, gölge, kendisine ait değildi. Daha da kötüsü, karşısındaki sahipsiz bir gölgeydi.
Kendine küçük bir servet kazandıran kuponları sayesinde hayat, artık eskisinden çok daha güzeldi. Sefalet ve korku dolu günler geride kalmıştı artık.
Peki ya zihnindeki gizem? Gözlerini açık tutabiliyorken gerçek ve hayal arasındaki farkı ayırt edebiliyordu hâlâ. Bilinçaltının ona oynadığı oyunları görmezden gelip, gözlerinin önünde duran gizemi çözebilecek miydi? Yoksa kendine yeni kâbuslar mı yaratacaktı ?
Bir Kendini Yitiriş hikâyesi Nadirinki. Sonunu, yaralı zihniyle belirlemeye çalıştığı... |