Kitap Tanıtımı |
Posta kutusu
Yıllar önce emekliye ayrıldım. Yaş haddinden önce sağlık durumum yüzünden işten el çekmek zorunda kaldım.
Bir kış aşırı masraflar yapmak zorunda kalmıştım, o üç ayı zor geçirdim.
Bir akşam şöyle ocak başına geçip, elimde kalan parayı bir hesapladım. Paramın yarısından fazlasını yitirmiştim, üç ayda verilen aylıkları alabilmem için daha bir buçuk ay vardı. Bundan böyle ancak günde çok az bir para harcayarak, aylık zamanına kadar dayanabilecektim.
Büyük bir kaygıya düşmüştüm. O gece erkenden yattım, bir süre endişeden uyku tutmadı. Rüyâmda çok derin bir kuyu gördüm, su yerine banknotlarla dolu bir kuyu...
Ertesi günü henüz postacı geçmemişti, birden gözlerim bahçemdeki mektup kutusuna takıldı. Bir de ne göreyim, üzerinde hiçbir yazı bulunmayan şişkin ve beyaz bir zarf kutudan sarkıyordu.
Hemen koşup zarfı aldım. Posta saati henüz gelmediğine göre, bir akşam öncesi boş olan kutuma bu zarfı kim atmış olabilirdi? Zarfı açtığımda, gözlerim yuvalarındari fırlayacak kadar irileşti. Zarf banknotlarla dolu idi.
Birden ürktüm, bu buruşuk zarfın içindeki paralar çalıntı olabilirdi. Ne var ki, bizim kasaba kendi halinde, namuslu insanların yaşadığı bir yerdir. Ancak gene de kuşkulanmaktan geri kalmıyordum. Bir soyguncu, köyümüzden geçerken parayı yanında taşımamak için aralık duran bahçe kapımı iterek bu zarfı posta kutusuna bırakmış olabilirdi. Bir arkadaşıma bu olayı anlattım ve ona banknotların numaralarını verdim. Hırsız konumuna düşmeyi hiç istemezdim doğrusu. Bu olay, uzun yıllar önce olmuştu, bugün hâlâ dar bir günümde posta kutuma bu dolu zarfı koyan iyi insan elini hangi iyi insana ait olduğunu öğrenemedim.
(Tanıtım bülteninden) |