Kitap Tanıtımı |
Altı yüz yıllık Osmanlı İmparatorluğu’nun sark meselesi ve milliyetçilik söylemleriyle yıkılışını anlatan, bir zamanlar milleti sadıka olarak bilinen Ermenilerin gizli planlarını ve hunharca katliamlarını delillerle deşifre eden, olay örgüsü tarihe damgasını vuran gerçek kişilerle zenginleştirilmiş bir belge roman.Romanın başkahramanlarından II. Abdülhamid Han için günümüz dünyasının en seçkin tarihçilerinden Prof. Dr. İlber Ortay’lının şu sözleri oldukça manidardır: «Sultan II. Abdülhamid Han çok büyük bir hükümdardır. Gerçekten büyük bir devlet adamıdır. Zamanının devlet adamlar ve hükümdarlar içinde benim yaptığım mukayeselerde ve portrelerde kendisine olimpiyat altın madalyasını veririm.Ne Avusturya imparatoru Franz Joseph ne Rusya Çarı III. Aleksander ne İngiltere hükümdarlar... Hiçbirisi Il. Abdülhamid in zekâsına ve görüsüne sahip değildir. O dönemin büyük bir diplomatı ve devlet adamı olan Almanya Başbakan Prens Bismarck, II. Abdülhamid Han için “Avrupa’nın en büyük diplomatıdır” diyerek onun çok kuvvetli bir diplomat olduğunu defaatle ileri sürmüştür.''Bak memur bey! Sen daha beni tanımıyorsun galiba! Zavallı bir memur olarak birçok şeyden habersizsin. Bu ülkede zengin ve etkin insanlar için ayrı diğerleri için ayrı yasa uygulanır. Benim yargılanacağımı mı düşünü- yorsun? Güldürme beni! Ha haa haa!'Dürüstlük, hilenin cirit attığı toplumların en büyük düşmanıydı. Ve yok edilmeliydi...'Fuat kardeşim, liyakatten uzaklaşınca artık her yerde yalakalar davul çalar. Evler depremlerde insanların mezarı olur. Sermayenin kölesi kader der, alçak müteahhit mukadderat der. Derler de derler.İşte Felaket Şeytan Üçgeni'nin oluşturduğu bir bölgede yaşanan depremlerin, sellerin binlerce insanın canını alması, binaları yerle bir etmesi kader ve mukadderatla açıklanır. Hayır, hayır vicdanlarını şeytana satan Belediye Başkanı, denetim firması yetkilisi ve müteahhit şeytanlarının oluşturduğu bir bölgede olası felaketin tek sebebi sermaye tanrısına kul olmuş bu insanlardır.Belediye başkanı sel yatağına imar verir, müteahhit hiç çekinmeden bina yapar. Denetim firması ise müteahhittin tabla numunelerini özel hazırlanan laboratuvar numuneleriyle değiştirilmesine göz yumar. Ve bir felaket göz göre göre gelir. Adına kader mukadderat ve Tanrı denir.'Yaaa işte öyle delikanlı, kötülüğün kaynağı vicdandan yoksunlaşan insan, liyakatten uzaklaşan siyaset, menfaate kurban edilen adalettir.'Yazar bu romanında toplumsal hayatta insanların yaşadığı felaketlerin nedeninin kader değil, tedbirsizlik, ihmalkarlık, aç gözlülük, liyakat- sizlik olduğunu vurgulamaya çalışmaktadır. (Tanıtım Bülteninden) ) |