Kitap Tanıtımı |
Nâzım Hikmet, Onun, ya da onların onbeşlerin destanlarını her sanatçıdan önce yazmak isterdi.Ne yazık ki felek ona bu konuda yar olmadı. Ancak, onları her düşündükçe kalbine on beş kara saplı bıçağın saplandığını duyar, dişlerini gıcırdatırdı. Bu onur, çok ilerdeki bir kuşaktan yetenekli bir şaire, Ataol Behramoğluna nasip olacakmış!() Ataol Behramoğlu salt bir destan yazmadı.Yaşam öğesi yitip gitmiş olan bir devrim kurbanının canlanmasına yardım edecek bir çok değerli bilgiyi de yıllarca süren araştırıcı zekâsıyla bulup,yerli yerine koymuştur. (Hasan İzzettin Dinamo, Gerçek,17 Aralık 1979.)
Değişik bir yöntem var Destanda. Bu yönteme diyalektik kurgu diyorum. Ürünün başarısında önemli bir nokta da bu. Karadeniz betimlemesiyle başlayan Destan,diyalektik kurgunun etkisiyle dalga dalga ilerliyor.Sağlam, tutarlı bir kurgunun üstünde yükseliyor.(Cengiz Gündoğdu, Demokrat,18 Mart 1980.)
Mustafa Suphi gibi Türkiye sosyalizminin en önemli kişilerinden birinin yaşamını destanlaştırma girişiminde ozanın kuru bir öğreticiliğe(didaktizme) düşme,konusuna duygusal açıdan yaklaşarak salt bir övgü düzeyinde kalma ve serbest nazmın kurduğu nesirleşme tuzağına düşme dokuncalarını(tehlike) alt etmesi gerekiyor.Bu açıdan bakıldığında Ataol Behramoğlu işinin üstesinden gelmiş.(Kemal Bek, Edebiyat Cephesi, 1-15 Mayıs 1980.) |