Kitap Tanıtımı |
Türk gramerciliğinin bilinen tarihi, mevcut bilgiler doğrultusunda 11. yüzyıla dayanmaktadır. Bugün elimizde mevcut olmasa bile, Türk gramerciliğinin temelini atan ilk kapsamlı eser, Kaşgarlı Mahmud'un Kitâbu Cevâhirü'n-Nahv Fî Lügâti't-Türk adlı eseridir. Kaşgarlı Mahmud, bugün kayıp olan bu mühim eserle ilgili bilgiyi Divânu Lügâti't-Türk'te verir. Müellifin verdiği bilgiye göre bu eser, 11. yüzyılın üçüncü çeyreğinden daha önce tamamlanmış olmalıdır. Bu eserden sonra günümüze dek, farklı dönemlerde Türkçenin gramerini ele alan pek çok eser kaleme alınmıştır. Kitâbü'l-İdrâk li-Lisâni'l-Etrâk, Et-Tuhfetü'z-Zekiyye fi'l-Lügâti't-Türkiyye, Kitâb-ı Zebân-ı Türkî, Grammatika Sovremennogo Turetskogo Literaturnogo Yazıka gibi eserler, birbirinden farklı dönem ve coğrafyalarda Türk dili üzerine kaleme alınan gramer kitaplarının bazılarıdır.
Anadolu sahasında ise Türk gramerciliğinin başlangıcı olarak Bergamalı Kadri'nin Müyessiretü'l-Ulûm adlı eseri kabul edilir. Bu mühim eser, 1530 yılında tamamlanmış ve Kanuni Sultan Süleyman'ın veziri İbrahim Paşa'ya sunulmuştur. Eser, kendisinden sonra Anadolu sahasında yazılan Türkçe gramer kitaplarına kılavuzluk etme görevini üstlenmiştir. Bu eseri müteakip Anadolu sahasında Türk dili üzerine daha pek çok eser yazılmış, bunlardan birçoğu Bergamalı'nın eserini örnek almışlardır.
Gerek Anadolu sahasında gerekse Anadolu dışında kalan Kuzey ve Doğu Türklüğü sahalarında teşkil edilen ve yukarıda bahsedilenlerin dışında, burada sayılamayacak kadar çok sayıda eser, kendi dönemlerinde ve sonrasında üzerlerine düşen vazifeyi layıkıyla yerine getirmiş, Türk dilinin farklı sahalardaki hususiyetlerini tespit ederek kayıt altına almışlardır. Birbirinden farklı dönemlerde ve farklı coğrafyalarda, Türkçenin grameri üzerine kaleme alınan bu eserlerin gramer öğretiminin yanında ikinci ve bizce daha mühim bir işlevi daha vardır. Bu işlev; dilin ses, yapı, anlam ve söz dizimi gibi farklı bakımlardan çeşitli hususiyetlerini tespit etmek ve tespit edilen bu hususiyetleri ve zenginlikleri gelecek kuşaklara aktarmaktır. Bu bakımdan, bir dilin mevcudiyetini sürdürebilmesi için gerekli olan iki temel unsurdan biri sözlük ise diğeri de şüphesiz gramerdir. Türk dilinin tarihî gelişim süreci içerisinde varlık gösteren bu kaynaklar, her biri adeta bir dişlinin birer dişi gibi vazife üstlenmiş, dilimizin farklı bir yönüne ışık tutarak bir bütün oluşturmuşlardır. Bu eserlerden büyük bir kısmı, bugün gün yüzüne çıkarılmış, üzerlerinde birtakım çalışmalar yapılarak bilim dünyasının hizmetine sunulmuştur. Bir kısmı ise tabiri caizse pek rağbet görmemiş, tanınmış eserlerin gölgesinde kalmıştır. Bu eserler, ilgili alanda çalışan bilim insanları tarafından çalışılmayı beklemektedir. |