Kitap Tanıtımı |
Belki de benim ruhumda orospuluk vardı. Gerçek orospuların bedenlerini para karşılığı kısa bir süreliğine kiraya vermesi gibi, ben de MİTe ispiyonculuk yaparak ruhumu satıyor ve istenilen kılığa giriyor, istenilen kişi oluyordum
Bu özel programın, Cemaatin içine girdikten sonra Harun abi ve Nafiz abinin katılımı ile otel odalarında ya da güvenli evlerde gerçekleştireceğimiz kadın ve esrar alemleri olduğundan o an için haberim yoktu. Bu partilerle patronlarım, kanımdaki mikrop miktarının azalmasını engelleyerek diğer tarafa kayıp gitmemi önlemiş olacaklardı.
Öğrendiğim ve hâlâ öğrenmeye devam ettiğim gerçek ise şu: İspiyoncu olmak için, yani birinden duyduğunuz bir bilgiyi getirip bir başkasına nakletmek için fena halde yavşak olmak gerektiği. Dökülen ruhumla, kırık kanatlarımla, kirli bakışlarımla, bastırdığım nice problemimle, sayısız kişilik bozukluğum ile, kahverengi deri rengimle, paramparça benliğim ile en çok varoşlara yakışıyordum, ben buralara aittim.
Tanrıya müthiş bir huşu, tevazu ve teslimiyet içerisinde kendini vererek ibadet etmesini görünce Nafiz abinin bu karakteri ile kolayca bir tarikat kurup etrafına, uğruna ölüme gidecek kadar bağlı olan taraftar toplayabileceği gerçeği gelip beynime saplandı. Kim bilir belki de kendine müthiş bir güven duygusu veren karanlık geçmişindeki başarılarından birisi de budur diye düşünmeden edemedim. Belki de geçmişte MİT adına bir tarikat kurup başına geçmişti. Terör örgütleri, ölüm timleri, intihar komandoları kuran MİT, neden kendine ait tarikatlar kurmasındı ki? Eğer kurmadıysa bile kurmalıydı |