Kitap Tanıtımı |
Lâl olup susayım diyorum, kör olayım size bırakarak, ebedî yaşayacakmış gibi sahiplenip yurt edindiğiniz dünyayı. Kulaklarımı tırmalayıp rahatsız eden enfüsî rüzgâr, ışığıyla kıyam’a durduğum şu yansıma ki; o veçhi lahûtîden, beni bana bırakmıyor. İdris’ten Muhammed’e elçilerin gür sadâsını “hayye ale ssalâh!” Salât ki aklınızı kullanmayıp çözemediğiniz bu bilmeceyi dil’ime, sabrı şükrü ve senâ’yı dîl’ime hasredip, yürüyeceğim kusva’nın gittiği menzile doğru inanıyorum, Mevlanâ; ki o Rûmî değil, semâî olan celâl ve ikram sâhibi bedîî üssemâwâti wel’ard’dır. Ayetlerini gösterecektir ve takdisiyle Aksâ kılacaktır Medîne’mi... Siz Mekke’nizle hevâ’nızdan helva putlarınızla avunun! Sanmayın ki dönüşü olmayan hicrete durdum, hayır. Hayır! Gözyaşı vadisi Bekke kılmadan Mekke’nizi veda etmeyeceğim. Baltası elinde, İbrâhim olma sevdasında. Sözüm’ona putkırıcılar, devirdiğiniz çamları çekin yolumuzdan, ey ferisî’ler! Samût diliniz, niye kısık sesleriniz. Samimiyseniz içinizden başlayın sefere Orda başlamalı, ceng’iniz putlar ormanı orada orada. (Tanıtım Bülteninden) ) |