Kitap Tanıtımı |
Kırk sene sonra, Emira doğup büyüdüğü topraklara ayak basmaktadır, öz ablası Kadriya'yı tanıyamamaktadır, fakat kendisine uzanan şefkatli elleri ve hiç dinmeyen gözyaşları tanımak-tadır. Onların dokunaklı karşılaşmasından ve sıkıca sarılışlarından toprak da onlarla haykırırcasına ağladı Memleketin acı bitkileri gurbetin tatlı meyvelerinden daha tatlıdır. Muhacir yalnızca rüya-sında doğup büyüdüğü yeri gördüğü zaman mutludur İnsanın sonsuz ikametgâhı ölümün çağırdığı yerdir. Ölümden kimse kaçamamıştır. Kendi toprağında her ölüm tatlıdır. Kendi toprağında ölüm, her şeyi alıyor ve her şeyi veriyor. Baş-kasına ait toprakta hiç kimse ölmeyi istemiyor, ölüm orada her şeyi alıyor hiçbir şey vermi-yor Emira, doğup büyüdüğü toprakta sonsuz uykuya dalmak istiyor, hiç olmazsa öbür dünyada muhacir olmak istemiyor... |