Kitap Tanıtımı |
Tarihte hak, adalet ve özgürlük mücadelesi veren her sınıftan kişiler sözkonusu uygulamalarla karşılaşmış ve ölümsüz müdafaalar yapmışlardır. Bizim tarihimizde hafızalarda henüz dipdiri duran Bediüzzaman Said Nursî vardır. Bir ömür boyunca zamana serpiştirilmiş müdafaalar zincirinin kahramanı Bediüzzaman Said Nursî ilk müdafaasını 1909 yılında patlak veren meşhur 31 Mart Hadisesinin ardından bugünkü İstanbul Üniversitesi´nin merkez binasında kurulan ve bir askeri mahkeme olan Divan-ı Harb-i Örfi´de paşalar ve zabitlerden oluşan mahkeme heyetine karşı yapar. Tıpkı milat öncesinde kadim Yunan´da muhakeme edilen ünlü filozof Sokrat´ın savunmasındaki gibi, her düşünce insanında bulunması gereken faziletleri ve davranışları adeta cinayet kabul edenlere karşı bu erdemli ve vazgeçilmez davranış ve düşüncelerini birer birer sayıyor ve mahkeme heyetini mükemmel bir mantık örgüsü içerisinde dize getirerek adeta sigaya çekiyordu.
Bediüzzaman Said Nursî´nin savunmalarında gözlemlenen önemli bir özellik de şudur: Savunma ile birlikte mesaj verme, hukuk dilini ve hukuk mantığını kullanarak mahkeme heyetini etkisi altına alma, Kur´an hakikatlerini savunma içinde yeniden duyurma ve her şeyden önce kişi özgürlüğünün güvence altına alınması gerektiğini vurgulama...
İşte bütün bu saydığımız özellikler, Üstad´ın müdafaalarını yeniden dikkatle okunmasını ve ders alınmasını zorunlu kılmaktadır. Türkiye´de katedilen düşünce özgürlüğü mücadelesinde, Üstad´ın özgün tabiriyle "Nur mekteb-i irfanı"nın ne ölçüde katkıda bulunduğunu tesbit etmek için elinizdeki Müdafaalar kitabını safha safha okumak yeterli olacaktır. |