Kitap Tanıtımı |
Gönül ve akıl tellerimin tümünü canlandıran, yedi notanın art arda çalınmasıyla oluşan gamı ve dünyanın hem gamını tasasını hem neşesini aynı anda aklıma düşüren bir başka kelime bilmiyorum. Hikâye...
Benimse bu dünyadaki en soylu işim, tek keyfim, insanlara sorumluluğum. Önce söz vardı, doğrudur. `Aşk göklerden üstün,` demişim bir öyküde, bu kitapta. Bu da doğru, ama söz göklerden, galaksilerden üstün asıl...
Hikâye, insanın her şeyi unutup, yaşadığına şükretmesidir, yalnız olmadığının kutup yıldızıdır. Kör geceye sıkılmış kurşundur. Düğümü çözmesede, ses getirir.
Analar, kızın tahtını yapar, bahtını yapamazmış; işte o baht, hikâyedir.. Herkes kendi hikâyesini kendi dokur, yanlışı da ilmekteki kusuru da kendindedir. Bu kitap da tıpkı diğerleri gibi, benim kalbimin, aklımın, kişisel serüvenimin o yoğun, çetrefil, savruk izleğini taşıyor. satırların arasında hepimizin, yurdumuza tadını veren her renk ve dilden, gülmecesi var. Yazarken çok keyif aldım, hâlâ gülüyorum. Siz de bu aynalar pavyonuna girerken, kahkahayla gözyaşının birbiri içinden çıktığını unutmayın. Biz buyuz, iyi ki böyleyiz, daha iyi olacağız haksızlıkla dövüştükçe, sevgi ve gerçek insan olma mayası kattıkça hayatlarımıza. `Mucize vardır!` diye diretiyor bir sürü ödüle değer görülen `Yıldızları Dinle` öyküsündeki küçük Memet. Var mıdır? `Vardır!` diyor o, mucizeyi alıp alaimisemadan İstiklal Caddesi`ne..
Mucize olsun, düşler göğersin, zindanlar azalsın, umut yeşersin...
Yamalıklı böğrüm, neler ister göynüm... |