Kitap Tanıtımı |
Yapı Kredi Yayınları, okulların kapandığı şu günlerde, çocuklar için kaçırılmayacak bir kitap yayımlıyor. Fransız yazar Henri Lvenbruck´in kaleme aldığı Dişi Kurt ile Çocuk, fantastik edebiyat tutkunlarının ellerinden düşürmeyecekleri bir kitap.
Önceleri antolojiler hazırlayıp eleştirmenlik yapan Henri Lvenbruck Dişi Kurt ile Çocuk´la birlikte kendine yepyeni bir sayfa açıyor. Serüven romanları arasında en çağdaş tür olarak nitelediği fantastik roman hayranlığı, genç yazarı bu türde bir üçleme yazmaya itmiş. Dişi Kurt ile Çocuk, üçlemenin ilk kitabı.
Fransız fantastik romanının "çok satanlar"ından Dişi Kurt ile Çocuk, Jack London´ın Beyaz Diş´i ile Yüzüklerin Efendisi arasında kendine bir yer ediniyor. Lvenbruck kitabında iki yalnız kahramanın birbiriyle kesişen öykülerini akıcı bir dille anlatıyor: Ailesi tarafından terk edilmiş küçük bir kız ve sürüsünden kovulmuş bir kurt. Küçük kız Aléa 13 yaşında, sokaklarda yaşıyor. Herkes tarafından itilip kakılırken, gizli bir güce sahip olduğunu fark ediyor. Efsaneye göre "kurtarıcı" olan Samildanach yoksa o mu? Ama olamaz, Samildanach nasıl olur da küçük bir kız olabilir? Samildanach olsun olmasın, sahip olduğu güçler onu avare ve yoksul yaşamından koparacak ve cüceler, büyücüler, ozanlar, savaşçılar, canavarlarla dolu büyülü bir serüvene sürükleyecek. Ve onun bu tehlikeli yolculuğu, tuhaf bir koşutlukla, dişi kurdun yaşamında yankı bulacak.
Fransız fantastik romanlarının en çok satanlarından biri olan Dişi Kurt ile Çocuk´un en önemli özelliklerinden biri de bu: Dünyanın yazgısının bağlı olduğu kişi bu kez küçük bir kız. Aynanın öteki tarafındaki dişi kurdun varlığı metne tadına doyulmaz bir şiirsellik katıyor. Yazar kitabı yazmaya başlamadan önce Gévaudan´daki Kurt Parkı´nda uzun araştırmalar yapmış.
Elif Gökteke´nin özenli çevirisiyle Türkçe´ye kazandırılan Dişi Kurt ile Çocuk, sadece bir başlangıç. Aléa´nın ve kurdun serüvenleri devam edecek
Tadımlık
Bir kurt (İmala) birkaç metre ötemde beliriyor. Onu tanıyorum. Bu beyaz kürk. Daha önce görmüştüm. Burada. Rüyalar âleminde (Djarda). Kurt ağır ağır ilerliyor. Bu kez beni gördü. Bana doğru geliyor. Ona dokunabileceğim kadar yakınıma gelince yavaşça geri dönüyor (peşinden gelmemi istiyor). Yerden yükseliyorum. Belki de rüzgâr (Moïra) itiyor beni. Öyle hızlı gidiyorum ki. Kurt kadar hızlı. Ormanın içine dalıyoruz. Ağaç dalları yüzüme çarpıyor. Etrafımı görmez oluyorum. Her şey çok hızlı kayıp gidiyor. Sadece dişi kurdun arkasında olduğumu biliyorum. Çevremde bağrışlar, gülüşler var. Şarkılar. Bedenime çarpıp çatırdayan dalların sesi. Yüzüme sürünen yapraklar. Nerede olduğumu bilmiyorum artık. Sonra kurt birdenbire duruyor. Başımı kaldırıyorum. Ormanın ortasında, güneş ışınlarının doldurduğu bir açıklıktayız. Bulutların karanlık kubbesi yokolmuş. Rüzgâr dinmiş. Sadece ben varım, önümde de bir adam (orman perisi). Kurdu okşuyor. Bana gülümsüyor. Aléa kaybedecek zaman kalmadı. Adımı biliyor. Başka bir dil konuştuğunu biliyorum ama söylediklerini anlıyorum. Dişi kurt da anlıyor. Buraya gelmen gerek Kailiana. Her şey burada doğdu. Bana şimdi neden Kailiana diyor? Onunla konuşmak istiyorum ama dudaklarıma sözüm geçmiyor. Her şey burada doğdu. Hayat Ağacının kalbinde. Seni bekliyoruz Kailiana. Peki orayı nasıl bulacağım? Ama hâlâ konuşamıyorum. Yine de beni anladığını sanıyorum. Yeniden gülümsüyor. Ben Obéronum. Kaybedecek zaman kalmadı. Bu son cümle dağdaki bir yankı gibi tekrarlanıyor. Kaybedecek zaman kalmadı. |