Kitap Tanıtımı |
Mor menekşelerin annemden çok ilgi gördüğünü bildiğinden olsa gerek, babam ne zaman anneme sinirlense, elini ilk onlara atardı. Menekşeler, babamın hışmından kurtulmayı başarırlarsa annemin emeğinin karşılığını veriyor, kendilerini çiçeklerle donatıyorlardı. Babamın hışmından kurtulamadıklarında da, ise kendilerini parçalanmış halde sokakta, kaldırımın üzerinde buluyorlardı. Böyle zamanlarda ben devreye giriyor, süpürmek bahanesiyle dışarı çıktığımda, en az zarar görenleri saklıyor, anneme getiriyordum. Annem de onları sil baştan, canlandırma savaşma giriyordu... Kavgalı sokakları, huzursuz ilişkileri, tüm kenti esir almışsın. Esir etmişsin tüm gül bahçelerindeki tomurcukları. Tomurcukların rengiyle aynı gözlerindeki alev. Gözlerindeki alev yaktı silik hayalini, tüm kenti, beni ve kirlenmişliğimi... Aradan yıllar geçti. Yine ılık bir bahar akşamı yüreğimin yolculuğa çıktığı ana kadar umutsuz bir tutkuyla baktım kendime. Bir gün yeşil bir dal filizlenir de üzerimdeki kirliliği onun kökleriyle birlikte gömerim diye... O zaman mor menekşeden bir tarla gibi olur içinde dolu dizgin koşarak yaşayacağım dünya... |