Kitap Tanıtımı |
Moğol istilâsı, Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük istilâ hareketlerinden birisi sayılır. Bu istilânın İslam topraklarına ilişkin kısmı, İslâm Tarihinin son derece önemli ve en ilgi çeken olaylarındandır. Moğol istilâsını sadece Cengiz devrine tahsis etmek yanlış olur. Cengizin ölümünden çeyrek asır sonra torunlarından Hülâgû tarafından gerçekleştirilen ve Cengiz devrinde istilâ edilen toprakların yeniden işgali anlamına gelmekle birlikte, aynı zamanda Bağdatın zapt edilmesinin, Abbâsîler gibi uzun soluklu bir hanedanla, meydana çıktıkları andan itibaren Müslüman camia arasında korku salan marjinal bir grup olan İsmâilîlerin tarihe gömülmesinin, söz konusu Moğol istîlâsının ikinci ayağını teşkil ettiği veya ilkinin mütemmimi mahiyetinde olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır.
Maalesef bu sahada müstakil bir çalışma yapılmamıştır. İşte bu eserde Moğolların İslam topraklarını istila ettikleri her iki devir ayrı ayrı ele alınmaktadır. Belki sadece bir devrin istilâsı bile başlı başına yeterli iken her iki devrin bir arada incelenmeye çalışılmasının sebebi, Moğolların tarih sahnesine çıkışlarından İslâm ülkelerine doğru yürüyüşlerini başlatan etkenlere, Hârizmşâhlar Devletini yıkışlarından, bu devletin zengin şehirlerini yerle bir edişlerine ve Moğolistana çekildikten çeyrek asır sonra istilâyı yeniden başlatıp Abbâsî Devletini tarihten silerek Bağdatı ele geçirişlerine kadarki olaylara belli bir uyum içinde, istilâ hareketinin seyrinde kopukluğa meydan vermeden bütün halinde bakma isteğidir.
Eser iki bölümden oluşmaktadır. Cengiz Devri Moğol İstilâsını ele alan birinci bölümde, Moğolların tarih sahnesine çıkışları, nasıl bir millet oldukları, yaşadıkları çevre, iklim ve hayat şartları, Cengizin ataları, çocukluğu, yetişmesi ve bozkırın bağrında sağa sola dağılmış durumdaki bölük pörçük Moğol kabilelerini buyruğu altında toplayışı, onlara itibarlarını iade edişi, Tatarların ve diğer bozkır boylarının karşısında ezilmekten kurtarışı, kurultayda han seçilmesi ve ardından çevresinde kümelenen bu insanları, sistemli, planlı biçimde yağma ve çapul yapma, servet elde etme gibi amaçlar etrafında birleştirerek dünyanın o zamandan bu zamana tanıdığı en yıkıcı, en acımasız ve amansız istilalarından birini, belki de en başta gelenini başlatışı incelenmektedir. O, bütün bunları yaparken
efsanevi bir kişilik ve kimlikten ve yine efsanevi bazı söylentilerden yararlanmıştır. Fakat onun fevkalade dirayetli ve otoriter bir şahsiyet, katı kurallara bağlı bir siyasi ve kurnaz bir yönetici olmasının başarısındaki payını unutmamak gerekir. Seyhun havzasını, Maveraünnehir bölgesini ve Harizm ülkesini bünyesinde barındıran İslam âlemi, göz kamaştırıcı zenginliğinin yanı sıra iç ve dış çekişmelerin girdabına boğulmuş yapısıyla seçilmiş millet inancına ve dünya devleti düşüncesine sahip Moğollara ve Cengize adeta istilâ davetiyesi çıkarmıştır.
Hülâgû Devri Moğol İstilâsına yer verilen ikinci bölümde ise Ögedey, Güyük ve Mengü devirlerinde Moğol İslâm âlemi ilişkilerinin seyrine temas edilmiş, Mengünün genişleme isteği, İsmaililerle ve Abbasi Halifesi ile ilgili istihbaratlar üzerine harekete geçişi incelenmiş, Hülâgû İstilâsının başlangıcı, hazırlık dönemi, yolculuk sırasında meydana gelen olaylar irdelenmiş, İsmâilîlerin ortadan kaldırılışı anlatılmıştır. Halife Müstasımla Hülâgûnun yazışmaları, Abbâsî Devletindeki mezhep çatışmaları, bunun saraya yansıması, Bağdatın kuşatılması, şehrin düşüşü, Müstasımın teslimi ve öldürülmesi de yine ikinci bölümün konuları arasındadır. Bu bölümün dikkat çekici iki konusu ise, istilânın arkasında yer aldığı iddia edilen Hıristiyan tahriki ile Bağdat kütüphanelerinin Moğollarca yok edilmesi meselesidir.
Eser, İslam tarihinin hakkında çok konuşulan fakat henüz yeterince aydınlatılmamış bir kesitini ana kaynaklar ışığında, bilimsel araştırmaları da ihmal etmeksizin sunmaya çalışmaktadır |