Kitap Tanıtımı |
Kitap Tanıtım Yazısı :
SACİT KALAMAR
AÇIK UNUTULMUŞ MİKROFON
DÜŞÜNSENE HIZIR BENDİM
RUH DEMEMİ BAĞIŞLAYIN
Sacit Kalamar
Sacit Kalamar. Dublaj sanatçısı. Yaşlı Holivud yıldızlarına ses veren, sesi kendisinden yaşlı genç. Sırf ismi güzel durur düşüncesiyle - Sacit Kalamar'ın Yeri - balık restoranı açmayı düşünen garip bir yatırımcı. Halı sahada üç senede tek golü yok. Çünkü o, orada bile sükunetin, ortada'lığın azimkar bekçisi. Peki Sacit Kalamar'ın rüzgarsız bir günü andıran tabiatında patlamaya hazır bir fırtına var mı? Tüm bu aleladelik iddiasının altında yatan gizemli bir gösteriş, bir iddia! Bilemeyiz. "Ben bütün sınıfları ortalama ile geçtim bütün oyunlarda yer aldım ama hep ortalama bir oyuncu olarak futbol oynarken hani iki kaptan tek tek adam seçer ya ben hep ortalarda seçildim ne maç kazanıldığında bana mal edildi zafer ne de kaybedildiğinde acısı benden çıkarıldı sarılıp sevinirken bile zafer turu atan kuyruğun ortasındaydım daha garip bir şey söyleyeyim sana ilkokul numaram sekizyüzonsekiz ortaokul üçyüzonüç liseyi sen tahmin et..."
Açık Unutulmuş Mikrofon
Üçüncü öykü kitabı Türkiye Yazarlar Birliği tarafından ''2015 Yılının En İyi Hikâye'' kitabı seçilen Handan Acar Yıldız, kalbi kırık ama yenilmeyen insanların hikâyesini anlatıyor. Dargın ama hayatın içinde kalmak, hayatta kalmak konusunda ısrar eden, bütün çelişkileriyle yaşamı duyumsayan ama vazgeçmeyenlerin... Kahramanların ölümünden bahsedilen yaşadığımız bu çağ, kendine has kahramanlar üretiyor olamaz mı? Yıldız, işte tam da bu gerilimli ipin üzerinde temkinli ve kararlı bir arayışla sürdürüyor hikâyesini. "Babamın beyni kanamış. Ve durmamış. Çok kan akmış ama içeriye. Allah, bu gün ölmesi gereken binlerce babadan birinin de benimki olmasını takdir etmiş. İtiraz etmeden ölmüş babam. Amcamın ses tonundan anladım. Onun sesine de yansımış itirazsızlık. Her anî ölüm kadar uysalmış babamın ölümü. İtirazını, bana miras bırakmış. Hazıra dağ dayanmaz, çarçur etmeyeyim mirasımı dedim. Sıktım dişlerimi. Yumruklarımı da..."
Düşünsene Hızır Bendim
« Düşünsene Hızır Bendim », hayatlarında en az bir defa Hızır'a ihtiyaç duyanların hikayesini anlatıyor.En az bir defa insan olmanın neredeyse zorunlu şartı olan çaresizliğini fark edip göğe bakanların, en az bir defa yağmur yağmur getiren fırtınalardan medet umanların... Yani hepimizin.Ama aynı zamanda en az bir defa bir başkasına Hızır olabilenlerin,yürüdüğü yolu yeşertenlerin,başkalarının hikayelerine kulak verenlerin,elini korkak alıştırmayanların hikayesini de anlatıyor. « Düşünsene Hızır Bendim » diyerek heyecanlananların. Yani hepimizin.« Onu kendi hikayeme ben yakıştırdım. Kaybetmeye alıştırmak için belki de, bir kez buşunca hep var olsun istedim. Bir vakitler safında yer tuttum. Sonra el saydım,sırt döndüm. Bir yanı baharsa bir yanı karanlıktı,küftü kalbimin. Onu baharından alıp karanlığa layık gördüm. Bir kalpte taşıdığımı bağışlamadım. Zira hikayelerde anlatılan zalim bendim. Merhamet görmediği için körelen kalp benim kalbim. Suçlamasın kimse beni, dilleri kem duaya dönmesin. Onu ötelediğim o karanlıktan öteye bir adım gidemedim. Cezaysa verdiğim, hem ona ceza oldu hem bana. Şimdi yeni bir hüner talim etmek gibi olacak bu kalbi arındırmak. Hazdan, hevesten değil,kendi hikayesinden arındırmak. Sadece bir defaya mahsus anlatacağım, dinleyin beni ! »
Ruh Dememi Bağışlayın
Hikâye anlatmayı hem tutkuyla sevmek hem de neredeyse mühendis titizliğiyle öykü "çalışmak", yazmak ne yazık ki bugün çok az yazarda rastladığımız bir durum. Günümüzün hastalığı da bu değil mi zaten? Sevdiklerimize karşı savruk davranmayı marifet saymak illeti. Emre öyle değil. İşi buymuş gibi titiz, iş değilmiş gibi heyecanlı ve coşkulu yazıyor. Üstelik ortaya sıkıcı öyküler çıkmıyor. Garip? Eğlenceli? Ürkütücü? Derinlikli? İronik? Şaşırtıcı? Evet evet hepsi...
Onun öykü evreninde ejderhalarla, son fil sürüsünü korurken bir katliama seyirci kalan BM Barış Gücü; bir sorguda ölüp ölüp dirilen bir kurbanla, Şehrazad'ın kardeşi Dünyazad, üç kollu mutantlarla, kızıl saçlı insanların ölümünü emreden bilgisayarlar yanyana. Ve en güzeli de bütün bu öykülerin insanlığın garip açmazlarına gözünü dikmiş bir yazarın bilgeliğiyle anlatılıyor olması."Alarmın ilk çalışında uyandım, evet. Bir buçuk yumurta, iki dilim peynir. Cüzdanım yerinde, ceket janti, telefonun şarjı yüzde seksen yedi. Aylardan haziran, günlerden cumartesi. On altı saat oldu seni görmeyeli. İstesem de daha fazla acele edemem. Gökyüzü simetrik, yer de ona paralel. Usul usul sallanıyor ağaçlar. Kavak ağaçları, aynı mezarlıktakinden. Konuyu değiştiriyorum; ya değiştiremezsem?" |