Kitap Tanıtımı |
SET İÇİNDEKİ KİTAPLAR Büyük Taarruz – Selim Erdoğan Sakarya – Selim Erdoğan Türk-Yunan Savaşı - Nikolay Georgiyeviç Korsun İstiklal Harbi'nde İranlı Bir Subayın Anıları - Seyyid Ahmed Canpulad Kütahya-Eskişehir – Süleyman Duman BÜYÜK TAARRUZ – SELİM ERDOĞAN Dağlarda Tek Tek Ateşler Yanıyordu “Dr. Selim Erdoğan, ‘Büyük Taarruz’ kitabında ‘Sakarya’dan sonra Milli Mücadele’nin tarihi üzerine yerli ve yabancı kaynakları mukayeseli olarak kullanıyor. Coğrafya ve stratejiyi mükemmel bir şekilde işliyor. Kitapta ilk defa bazı çarpıcı gerçekler ortaya çıkıyor. Her iki muharebede de şehitliklerin tam listesi yok. Bunlar yazarın ve Harp Tarihi Dairesi’nin gayretiyle muharebe alanlarında ve civarda araştırılarak bulunuyor. Dolayısıyla önemli bir arazi tetkikinin, arşiv çalışmasının ve kaynak kullanımının ürünü olan, Milli Mücadele’nin 100. yılına yakışan bir monografiyle karşı karşıyayız.” İlber Ortaylı Sakarya’da uçurumun eşiğinden dönen bir millet nasıl oldu da 11 ay sonra 200.000 kişilik Yunan ordusunu önüne katıp denize döktü, İngilizlerin karşısına dikilebildi? Sakarya’nın başarılı kumandanı “Deli” Halit Bey neden Büyük Taarruz’un cephedeki vurucu kadrosu içinde yer almadı? Başkomutanın karargâhında sahiden de casus var mıydı? Sovyet yardımlarının ardında nasıl bir diplomasi savaşı vardı? Fransızların güney Anadolu işgaline son veren Ankara Antlaşması’nın ardında hangi dinamikler vardı? En zor anlarda bile Misak-ı Milli’den ve tam bağımsızlıktan taviz vermeyen Mustafa Kemal Paşa’nın sırrı neydi? “Sakarya: Türk Bitti Demeden Bitmez” çalışmasıyla askeri tarihimize unutulmaz bir eser kazandıran Dr. Selim Erdoğan, tüm bu sorulara hem Türk hem Yunan askeri kaynaklarının çapraz okumalarıyla, belgelere dayalı olarak ve sahada elde edilen bulgularla cevap veriyor. Büyük Taarruz’la gelen zaferin çok çalışmanın, kendini “istiklâl” fikrine adamanın ve bunu yaparken sırtını bilime dayamanın bir sonucu olduğunu vurguluyor. Bu yüzden Türk ordusunun 26 Ağustos sabahı ilk top patladığında zaten zaferi kazanmış durumda olduğunu söylüyor: “O ilk top bilimin aydınlığıyla, inançla, vatan sevgisiyle yürüyen bir Başkomutanın ve ona inanan binlerce Türk’ün üç yıl boyunca sabırla büyüttükleri ağaçların meyve vermeye başladığı an olması nedeniyle önemlidir, ama 11 aylık hazırlık dönemi anlaşılmadığı sürece o ilk mermi sadece bir mermidir.” “Büyük Taarruz: Dağlarda Tek Tek Ateşler Yanıyordu”, sadece 26 Ağustos ve sonrasını değil, Türk karakterinin ayağa kalktığı bir dönemi tüm duygularıyla okuyucuya sunuyor… SAKARYA - SELİM ERDOĞAN Türk Bitti Demeden Bitmez CEPHEDEN COĞRAFYAYA ADIM ADIM SAKARYA… Millî Mücadele’nin düzenli ordu döneminin başındaki 1921 yılı muharebelerinin (1. ve 2. İnönü Muharebeleri, Kütahya-Eskişehir Muharebeleri ve Sakarya Meydan Muharebesi) tamamı dokuz ay gibi kısa bir sürede, henüz güç terazisi Yunanlar lehine iken gerçekleşmiştir. Aradaki kuvvet farkına rağmen Türk Ordusunun Yunanları durdurabilmesinin, hatta geri püskürtebilmesinin en önemli sırrı elindeki kısıtlı imkânları en doğru şekilde kullanması olmuştur. Bunu başarabilmek için muharebeler süresince sadece tümen ve alayların değil, taburların, hatta bazen bölüklerin bile yerleri değiştirilmiş, nerede açılan bir gedik varsa oraya bulunabilen bütün kuvvetler sevk edilmiştir. İşte, Sakarya Meydan Muharebesi’ne dair bugüne kadar yazılanları zor anlaşılır kılan bu askeri zorunluluktur. 22 gün ve gece boyunca oradan oraya nakledilen askeri birlikler, değişen komutanlar, taktikler, muharebeleri biraz daha ayrıntılı öğrenmek isteyen okuyucunun kafasının karışmasına neden olmaktadır. Bir harbin öyküsü, o muharebelerin geçtiği coğrafya bilinmeden anlatılamaz. Harp tarihi sadece arşivdeki askeri belgelerden ibaret değildir. Burada karşımıza “Harp Coğrafyası” şeklinde yeni bir kavram çıkıyor. Sakarya Meydan Muharebesi’nin coğrafyasını herkesin anlayabileceği şekilde ortaya koymak, muharebenin tarihi ile bütünleştirmek bu çalışmanın temel amaçlarından birisidir. Bağımsızlık destanımız olan Millî Mücadele’nin düzenli ordu safhasında, cephedeki iki yılı ele alan serinin bu ilk kitabında, bir milletin son ocağını savunmak için doğru liderin etrafında birleşmesi ve verdiği ölüm kalım savaşı anlatılıyor. Sakarya Meydan Muharebesi şimdiye dek görülmemiş bir ciddiyetle ve titizlikle Selim Erdoğan tarafından yeniden kaleme alındı. Sakarya: Türk Bitti Demeden Bitmez, içerdiği muharebe atlasıyla ve özel fotoğraflarıyla Millî Mücadele dönemini yeniden aydınlatıyor. TÜRK-YUNAN SAVAŞI (1919-1922) - NİKOLAY GEORGİYEVİÇ KORSUN BİR RUS GENERALİN İSTİKLÂL HARBİ RAPORU… Rus general Nikolay Georgiyeviç Korsun tarafından Kızıl Ordu komutanları için özel olarak hazırlanan kitap… “Özellikle Büyük Taarruz’a ayrılan bölüm Türk Ordusu’nun yok oluştan zafere giden yolu nasıl kat ettiğini, İstanbul kapılarına dayandığında İngilizlere geri adım attıracak caydırıcılığa nasıl ulaştığını ayrıntılarıyla anlatması açısından çok önemli.” Dr. Selim Erdoğan Sakarya: Türk Bitti Demeden Bitmez kitabın yazarı. İlk kez 1940 yılında SSCB’de basılan, İstiklâl Harbi’nden yüz yıl sonra yeniden tozlu raflardan indirilen elinizdeki eser, bir yönüyle belgesel diğer yönüyle ders kitabı olma özelliğine sahip. Hem Çarlık Ordusu’nda hem de Kızıl Ordu’da birçok kritik görevde bulunmuş bir generalin gözünden İstiklâl Harbi’nin teferruatlı bir şekilde tahlil edilmesi ve adeta bir ders olarak Kızıl Ordu’ya sunulması, İstiklâl Harbi’nin dünya askeri tarihi açısından taşıdığı ehemmiyeti birkez daha ortaya koyuyor. N. G. Korsun bu eserde İstiklâl Harbi’nin yalnızca tarihsel seyrini anlatmamış, aynı zamanda tarafların savaştaki harekâtlarının ne gibi sonuçlar doğurduğunu da okuyuculara göstererek savaşın öğretici dersler barındırdığını da vurgulamıştır. Türklerin savaştan zaferle ayrılmasında iyi düşünülmüş bir hazırlığın, titizlikle elde edilmiş istihbarat bilgilerinin, askerî harekâtın dikkatli bir şekilde incelenmesinin ve operasyon istikametlerinin doğru değerlendirilmesinin çok önemli bir yere sahip olduğunun altını çizmiştir. “Türk-Yunan Savaşı 1919-1922”, İstiklâl Harbi’nde Türklerin verdiği mücadeleye Rus bir generalin nasıl baktığını gösteren, soluk soluğa okunacak bir tarihi kaynak… İSTİKLÂL HARBİ’NDE İRANLI BİR SUBAYIN ANILARI - SEYYİD AHMED CANPULAD İstiklal Harbi'nde Bir İranlı: Seyyid Ahmed Canpulad... İSTİKLÂL HARBİ’NDE BİR İRANLI: SEYYİD AHMED CANPULAD… Birçok cephede gerçekleşmiş olan Türk İstiklâl Harbi, tüm bu cephelerde farklı milletlerden insanları da bir araya getirmiştir. Nasıl ki düşman kuvvetlerinin birliklerinde farklı ülkelerin askerleri yer alabildiyse, Türk ordusunda da yakın coğrafyanın askerleri yer bulmuştur. Bunlardan biri de İstiklâl Harbi boyunca Türk Ordusu’nda mülazım-ı sani (teğmen) ve mülazım-ı evvel (üsteğmen) olarak hizmet vermiş olan İranlı Seyyid Ahmed Canpulad’dır. İkinci İnönü Muharebesi’nden sonra grup karargâhına alınan Canpulad, Büyük Taarruz’da da bir subay olarak yer alarak Milli Mücadale’ye kalbinden tanıklık etmiştir. 1900 yılında İzmir’de doğan ve Kuleli Askeri İdadisi’nde eğitim gören Canpulad, İstiklâl Harbi’nden sonra İran’a giderek orada albaylığa (serheng) kadar yükselmiştir. İstiklâl Harbi’nin yanı sıra İran Ordusu ile Türkmensahra Harekâtı, Luristan Harekâtı, Senger-Şeyh Harekâtı ve II. Dünya Savaşı sırasında Rus ve İngilizlerin işgal ettiği Güney Azerbaycan’da da savaşmıştır. 12 Temmuz 1949 yılında albaylıktan emekli olmuş ve 20 Mart 1998 tarihinde vefat etmiştir. Elinizdeki çalışma, Türk-İran tarihinin çeşitli safhaları hakkında çalışmalar yapan Mehmet Çalışkan’ın gayretleriyle ortaya çıkarken, İstiklâl Harbi tarihimize farklı bir pencereden bakabilme imkânı sağlamasıyla da önem arz ediyor. Yabancı kökenli askerlerin Milli Mücadele’ye katkısı konusunda çok az sayıda belge ve hatırat vardır. Seyyid Canbulad’ın anıları bu noktada çok önem kazanıyor. Diğer taraftan savaştan sonra Türk siyasetinde yer almaması ve İran’da yaşaması nedeniyle bu anıların ayrıca dikkate alınması gerekir. Satır aralarında Milli Mücadeleye dair çok ilgi çekici ve önemli ayrıntılar sunan “İstiklâl Harbi’nde İranlı Bir Subayın Hatıratı”, tüm okuyucuları cephe gerisinden savaş hattına dek Türk ordusunun peşinden heyecanla sürüklüyor. KÜTAHYA-ESKİŞEHİR - SÜLEYMAN DUMAN Kurtuluş Savaşı'nın Unutulan Muharebeleri 1921 yılı Millî Mücadele dönemimiz içinde çok önemli bir yer tutar. Türk Milleti, 1921 yılında varoluş ve yok oluş arasındaki ince çizgi üzerinde adeta gidip gelmiştir. İç isyanlar, Birinci ve İkinci İnönü Muharebeleri, Aslıhanlar ve Dumlupınar Muharebeleri, Kütahya-Eskişehir Muharebeleri ve Sakarya Meydan Muharebesi hep bu yıl içerisinde cereyan etmiştir. Tüm bu muharebeler içerisinde sonucu ve etkisi bakımından en yıkıcı olanı ise Kütahya-Eskişehir Muharebeleridir. Bu muharebeler sonucunda binlerce Mehmetçik şehit olmuş, yaralanmış ve esir düşmüştür. Elinizdeki çalışma, Kütahya-Eskişehir Muharebeleri sonucunda yenilen ve Sakarya Nehri doğusuna çekilmek zorunda kalan bir ordunun Yunan çemberinden nasıl çıktığının ve mutlak bir yok oluştan nasıl kurtulduğunun öyküsünü anlatıyor. Milli tarihimiz açısından uzun yıllar görmezden gelinen Kütahya-Eskişehir Muharebeleri, Süleyman Duman’ın muharebe sahasını bizzat araştırması, Türk ve Yunan askeri ve sivil kaynaklarını taraması neticesinde büyük bir titizlikle yeniden kaleme alınıyor. Kitapta anlatılan muharebelerin yaşandığı harp sahasındaki bütün dağ ve tepeler, mevziler, pusu noktaları, geçitler ve boğazların; yazar tarafından arazide dolaşılarak fotoğraflanması okuyucuların an be an muharebelerin hissiyatını yaşamasını sağlıyor. Yine bu maksatla o dönemde Mehmetçiğin savaştığı yerler ve uzun yürüyüşlerinin güzergâhları da rota olarak çiziliyor. Çarpışmaların yaşandığı yerlerin koordinatlarının da yer aldığı bu çalışmada okuyucular muharebeleri harita üzerinden görebiliyor ve hatta araziye gittiklerinde navigasyon cihazlarına verilen koordinatları girerek ulaşacakları hedeflerde siperleri ve şehit mezarlarını görebiliyor. Kütahya-Eskişehir: Kurtuluş Savaşı’nın Unutulan Muharebeleri, bir milletin yeniden şahlanma yolunda cephe hattındaki mücadelesini tüm heyecanıyla anlatan bir başucu eseri… (Tanıtım Bülteninden) ) |