Kitap Tanıtımı |
Musa'ya şu vahiy geldi:
"Kulumuzu bizden ayırdın. Sen ulaştırmaya mı geldin, yoksa ayırmaya mı? Kadir oldukça ayrılığa ayak basma. Bence en hoşlanılmayan şey ayrılıktır. Ben, herkese bir huy, herkese bir çeşit ıstılah verdim. Ona metih olan söz, sana zemdir; ona göre baldır, sana göre zehir!
Biz ise temizden de pisten de uzağız. Ağırlıktan da arıyız, çeviklik ve titizlikten de! Kullara ibadet edin diye emrettimse bir kâr, bir fayda elde edeyim diye değil, kullara ihsanlarda bulunayım diye.
Biz; dile, söze bakmayız; gönle, hale bakarız.
Kalp huşu sahibiyse kalbe bakarız, isterse sözünde kulluk ve aşağılık olmasın! Çünkü gönül cevherdir... söz söylemekse araz. Bu yüzden araz, âriyettir, maksat cevherdir. Musa, edep bilenler başka, canı, ruhu yanmış âşıklar başka.
Âşıklara her nefeste bir yanış var.
Yıkık köyden haraç, öşür alınmaz. Hatalı söz söylerse bile ona hatalı deme. Kanına bulanıp şehit olursa, yıkamaya kalkışma. Şehitlere kan, sudan yeğdir. Bu yanlış söz de yüzlerce doğrudan yeğ! Yürü, sarhoşlardan kılavuzluk arama.
Elbisesi paramparça olana yamadan bahsetme.
Aşk şeriatı, bütün dinlerden ayrıdır. Âşıkların şeriatı da Allah'tır, mezhebi de. Lâl'in, lâl olduğunu ispat eden bir damgası olmasa da, ne çıkar? Aşk, gam denizinde gamlanmaz ki!" |