Kitap Tanıtımı |
Gelelim yeni öykülerine, tamamını kısa zamanda okudum. Okurken olayın betimlendiği yerlere götürdü beni. Düşündüm, bunların bir kısmını da bizim Hüseyin yaşamış mı diye. Elbette ki yazarlar cümle aralarına kendilerini de ekleyiverirler, biliriz bunları. Hüseyin hep ötekilerden olmuş, benim gibi, onlar gibi. Fakat bir özelliğini gördüm; ötekilerin yanında dimdik ayakta ve bizlerden biri oluvermiş.
Musa Kaplan
Dêrsîmden aktarılan iki öyküden birinin başkahramanı sayılan Pir Hıdırın, dünyaya nam salmış Kızılderili kabile reislerinkinden aşağı kalmayan; yurduna, toprağına ormanına sevdalı bir inanç önderi olması; askerlerin ateş verip canlı cansız ne varsa imhaya yönelik operasyonu sırasında yaralı anaç ayı ile tilki yavrusunun imdadına, havarına koşması, öyküye mesel ve menkıbeden öte insani bir derinlik, bir anlam katmaktadır. Kanımca, öykü bu bakış açısıyla evrensel ölçekteki sinema diline çevrilebilirse, dikkatlerden kaçmayacak kadar ender bir film olabilir.
Faik Bulut
Hüseyin Can; doğduğu ve gençlik yıllarının geçtiği toprakların kültürüne ve yaşamına kayıtsız kalmayan bir ya-zarın duyarlılığıyla işlediği öykü ve şiirlerinde, Türkiyenin yakın tarihine ve bölge insanının iç dünyasına dair ışıltılı metinler yaratıyor.
Bu ışıltılı metinlerde kendi kişisel tarihine dair kimi zaman kurgusal yanı da olan, oldukça duygusal ve akıcı metinler oluştururken, bölgesel edebiyata da büyük katkı sunuyor.
Mustafa Demir |