Kitap Tanıtımı |
Bir kuşak adına 'hesap vermeyi' değil, 'hesap sormayı' seçenlerin kitabı...
Doğrudan siyasal eleştiriler bir yana, bu kuşağın mahkûm edilmesi en çok da bireysellikten uzak bir yaşam tasavvuru ve biçimine karşı çıkmak şeklinde oldu. Can, 'Özellikle de aşksızlığımıza kafayı takmış durumdalar,' oysa o şartlar altında yaşananlara 'yaşanmamışlık' diyemeyiz, 'yoğun bir tarih kesitinde' herşey ama her şey; aşk, korku, cesaret, sevgi, nefret, sadakat, hıyanet bir arada, iç içe yaşanmıştır" diyor. Hayatın bireyin kendi kör kuyusuna kapanması, aşkın ancak bu kör kuyu içinde bulunabileceği inancının bunca yaygın ve baskın olduğu bir dünya ve bir dönemde, çoğu insanın Can'ın söylediklerini yadırgaması şaşırtıcı olmaz. Aslında, 'aşk'tan en son bahsedebilecek olanlar, içine doğdukları dünyaya boyun eğenler, en fazlası pasını göremedikleri pırıltılı hayatlara teslim olanlar, onun ötesinde rüyaları olmayanlar, ya hiç isyan etmemiş ya da isyan etmeyi rafa kaldırmış olanlardır. Onlar, en ateşli aşkların, ancak içine doğdukları dünyaya sığmayıp taşanlar ve bu uğurda gözü kara mücadelelere girebilenler için mümkün olabildiğini bilemezler.
'Elveda başkaldırı!' diyenlerin dünyayı ne hale getirdiği ortada, onlar gelecek nesillere yine savaş, yine zulüm ve nihayet ancak başı eğiklerin dünyasını miras bırakabilir. Başı dik olanların dünyasını kurmaya yeniden girişmenin yolu, başkaldırı mirasına sahip çıkmak, yeniden 'merhaba başkaldırı' demektir."
-Nuray Mert- |