Kitap Tanıtımı |
"...Nitekim oradan doğruca Delhi'ye gittim Mevlâna İlyas rahmetullahi aleyh hazretleri o günlerde şiddetli hastaydı. Birkaç gündür gıda bile alamıyordu. O kadar halsizdi ki, biraz ayağa kalksa ayakları titriyordu. Ben yanına varınca selam verdim. Musâfaha yapmak için elimi uzattım. Fakat o musâfaha yapmak yerine yatağından doğruldu ve iki elimden tutarak ayağa kalktı. Ben "Efendim siz hastasınız, istirahat buyrunuz" dedim. "Birşey olmaz, ben sizin yüzünüzdehastayım. Sizin yüzünüzden acı çekmekteyim. Siz gelip din dâvet işiyle meşgul olursanız inşâallah iyi olurum" buyurdu.
Hazret'in vefât hastalığında, kendisine hizmet için yanında yaklaşık iki ay kaldım. Bu kitapta bulunan sözleri, onun bu hastalığı sırasında not ettim."
Mevlâna Muhammed Manzûr NÛMÂNÎ
Mütercimin Önsözü
Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. Yaratı-lanların en hayırlısı olan Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem üzerine, onun kıymetli sahabelerine ve kıyamete kadar onlara en güzel şekilde tâbi olanlar üzerine salat'û selam olsun.
Allah celle celaluhu, Mevlana İlyas rahmetullahi aleyh'e dininin ihyası için öyle bir çalışma nasib etmiştir ki, bizim beyanımıza muhtaç değildir. Onun kalbini yakıp kavuran din derdi ve fikrini Allah'û Teâlâ kabul ederek binlerce, milyonlarca müslümanı dinleri üzerinde sebat etmeye, onu yaşamaya ve yaymaya muvaffak kılmıştır. Tüm dünya ülkelerine giden tebliğ cemaatleri sayesinde, kendilerinde İslam'ın izi dahi kalmamış olan Müslümanlar, dinlerine yeniden dönüş yapmışlardır. Öyle ki, yoldan sapıtmış olanlar, sonra insanlara yol gösteren, günah bataklığına saplanmış olanlar, başkalarını günahlardan kurtaran kimseler olmuşlardır. Bu davet çalışması sayesinde küfür diyarlarında hidayet nûru kalpleri aydınlatmış, pek çok kilise ve puthane, mescid ve medreseye dönüşmüştür.
Yaklaşık yirmi yıl önce bir seferdeyken Mevlana Manzûr Ahmed Nûmanî rahmetullahi aleyh'in bir araya getirip tertip ettiği Melfûzat kitabını mutâlaa ettim ve çok etkilendim. Yaşantımızın, maksadımızın ve niyetlerimizin bu davet ve tebliğin bânisi olan Mevlana İlyas rahmetullahi aleyh'in ortaya koyduğu çizgiden ne kadar uzaklaştığını hissettim. Kitabı Urducadan Türkçeye çevirmeyi sürekli düşünmeme rağmen kendimdeki kusurlardan ve meşgûliyetlerimden dolayı bir türlü muvaffak olamadım. Ancak zaman zaman bazı büyüklerimin tercüme yapmamı arzu ettiklerini belirtmeleri ve son zamanlarda Mevlana İlyas rahmetullahi aleyh'in torunlarından Mevlana Sa'd efendinin davet işini yapanların bu kitabı mutlaka mutâlaa etmelerini teşvik etmesi neticesinde artık tercümenin kaçınılmaz olduğunu kabul ederek bu işe karar verdim. Bu konuyu Mevlana Sa'd efendiye de arz ettim ve görüşlerini aldım. Sonra Allah'a tevekkül ederek tercümeye başladım.
Okuyucular bu kitabı mutalaa ederken birkaç hu-susu göz önünde bulundurmaları gerekir. Bu kitapta Mevlana İlyas rahmetullahi aleyh'in 214 adet nasihatı zikredilmiştir. Konuların bulunmasında kolaylık olsun diye her nasihata tarafımızdan bir başlık konulmuştur. Ancak bu başlıkların altındaki nasihatlerde daha birçok konunun zikredildiği görülecektir.
Mevlana İlyas rahmetullahi aleyh'in bu nasihatleri, genel olarak halka yapılmış konuşmalar değildir. Bu sözlerin muhatapları onun hizmeti için yanında bulunan devrin bazı seçkin alimleridir. Onun için Hazret'in kullandığı dilin ilmî seviyesi çok yüksek ve anlaşılması biraz ağır olduğundan mümkün olduğu kadar sözlerini sadeleştirmeye çalıştık. Ancak sözün değeri ve manası kaybolacağını anladığımız zamanlar, sözleri olduğu gibi bırakmayı tercih ettik. Bazı yerlerde dip notlar koyarak konuyu açıklama-ya çalıştık.
Bütün bunlara rağmen Hazret'in ilmini ihata etmek bizim gibi acizler için mümkün değildir.
Bu tercümenin iki faydası olacağını umuyorum. Birincisi davet çalışması yapanlar bu nasihatleri okuyunca işin aslını ve ruhunu öğrenecekler, kendi eksikliklerini idrak edecekler, işin mizacına uymayan cereyanlardan muhafaza olacaklardır.
İkinci faydası da ülkemizdeki ilim ve irşad çevre-leri bu işi kaynağından dinleyince bir takım tered-dütleri zâil olacak ve inşallah bu işe teveccüh ede-ceklerdir.
Hakikat şudur ki, onlar bu işin gerçek sahipleri-dirler. Alimler peygamberlerin varisleridir. Onların ilimlerine varis olmuşlardır. Bu ilimde ümmetten her ferdin kendi derecesine göre hissesi vardır. Öyleyse ilmi talep edip almaya gelenlere vermek tedris, talep etmeyenlere vermek ise tebliğdir. Biri hususî, diğeri ise umûmidir. Biri diğerini güçlendirir. Birindeki ek-siklik değerinde mutlaka büyük eksiklikler meydana getirir.
Allah'û Teâlâ bu sa'yimizi kabul ederek yukarıda saymış olduğumuz faydaların gerçekleştiği günleri görmeyi bizlere nasib eylesin. Amin!
Hayri Demirci |