Kitap Tanıtımı |
Bir Yahudi söylencesine göre, bir bebek doğmadan hemen önce bir melek gelir, parmağını bebeğin dudaklarına bastırırmış; doğmadan önce gördüğü her şeyi unutsun, masum doğsun diye. Burunla üst dudak arasındaki o küçük çukur, meleğin parmağının iziymiş. Nancy Hustonun romanı da işte bu iz üzerine, masumiyet ve masumiyetin yitirilmesi üzerine kurulu. Bundan önce Şeytanın Çalgıları adlı romanıyla tanıdığımız Kanada kökenli yazar, bu kez, sırlarla dolu yaşamını geride bırakarak Parise gelen ve flütçü Raphaelin evine hizmetçi olarak yerleşen Alman kızı Saffienin öyküsünü anlatıyor. Tanışmalarının üzerinden çok geçmeden Raphael, kıza âşık olur; iki genç evlenirler. Genç kadın güzel ve etkileyici olmasına karşın, donuktur, dünyadan kopmuş gibidir. Bir çocukları olduğunda bile bu durumu değişmez. Günün birinde Saffieye dünyayı sevdiren biri çıkar: Flüt tamircisi, Macar Yahudisi Andras, genç kadının duyarsızlığını kırar, onu yeniden sevebilen, hissedebilen, sevinebilen, üzülebilen, yaşayan bir insan yapar. Böylece Saffie için ikili bir yaşam başlar: hem kocasıyla, hem de Andrasla paylaşır günlerini. Bir gün bu oyunun da sonu gelir, romanın kahramanları, geri dönülemeyen bir yola girerler. Meleğin İzine, Fransada yayınlandığında, Elle dergisi okurları tarafından En Sevilen Roman Ödülü verilmişti. |