Kitap Tanıtımı |
İnsanların şiddet içerikli eğlence talebi, matbaadan internete her yeni medyanın icadından bağımsız olarak var oldu. California Üniversitesi öğretim görevlilerinden, kültürel incelemeler ve medya analizi konularında uzmanlaşmış olan David Trendin Medyada Şiddet Efsanesi adlı kitabı bugün üzerinde en çok konuşulan ama en az anlaşılan konulardan biri olan şiddet hakkındaki tartışmaları inceliyor: sinema, televizyon ve bilgisayar oyunlarındaki şiddetin sosyal ve kültürel etkisi... Trend, bu kitapta medyada şiddete duyulan ihtiyacı ve karşı hareketlere rağmen şiddet içerikli medyanın neden büyümeye devam ettiğini açıklıyor. Bu konudaki örnekler, felaket ve korku fimlerinden bilim kurgu filmlerine, oyuncaklardan suç programlarına, MTVden haberlere, spor ve çocuk programlarına, kitaplara ve bilgisayar oyunlara uzanan geniş bir alanı kapsıyor. Medyada Şiddet Efsanesi ayrıca sosyal endişeleri tetikleyen güçleri, medyada şiddetin neden var olduğunu ve toplumun bununla nasıl başa çıkabileceğini de ele alıyor.
David Trend, farkında olsak da olmasak da gündelik hayatımızın tam ortasında duran şiddet konusuna medya çerçevesinden farklı ve ufuk açıcı bir bakış sunuyor.
Tadımlık
Medeniyet hikâyesini, insan tarihindeki savaşlar ve mücadelelerde yer alan şiddet ve can kaybını yeniden nakletmeden anlatmak imkânsızdır. Bu çatışmaların birçoğu önemli nedenlerle meydana gelir ve temsil ettikleri mücadelelerin, hâlâ dersler çıkartılabileceği için hatırlanması gerekmektedir. Birleşik Devletlerde yaşayan insanlar için örneğin, ulusun Bağımsızlık Savaşının nedenlerini unutmamak hâlâ önemlidir. Bağımsızlık Savaşına katkıda bulunan birçok etken vardır. Birçok Amerikalı yerleşimci, İngilizlerin sahip olduğu tüm demokratik haklara sahip oldukları inancıyla harekete geçmişlerdi. İngilizlerse sömürgelerin, Büyük Britanyaya uygun düşen her şekilde kullanılmak ve sömürülmek için var olduğuna inanıyorlardı. Bu da çoktur. Bu yüzden, diğer her anlatım unsuru gibi şiddet de bir sisteme bağlanır ve kurşunla sıçrayan bir beden ya da bir yumruklaşma esnasında sallanan bir yumruk gibi tanıdık anlara indirgenir. Bu günlerde, suçları çözmek için teknolojiyi kullanan dizilere büyük bir ilgi vardır. Eski zaman detektif romanlarında olduğu gibi, CSI gibi programlardaki dedektifler kötü adamları yakalamak için ipucu ararlar fakat 2000lerdeki detektifler işlerini halletmek için dijital fotoğraflar, elektron mikroskopları ve bilgisayar veritabanlarını kullanırlar. Kurşun borular ya da şamdan yerine CSI detektifleri, kırık diş parçaları ya da insanların tırnaklarının altında fare pislikleri ararlar. Bunların hepsi izleyicilere, izledikleri adli olayların daha önce gördükleri her şeyden daha gerçek ve bilimsel olarak kesin olduğu izlenimini verir. Bu şekilde suçun sonuçlarını görülmeye değer bir görüntü haline getirmek izleyicileri ileri teknoloji sihirbazlığıyla meşgul eder fakat onlara incelediklerini düşündükleri şiddet sonucu yaralanmanın gerçek hissinin çok azını verirler. |