Kitap Tanıtımı |
ÖNSÖZ YERİNE
Hürriyet, Ticaret ve Medeniyet
Bu satırları koşar adım düşündüm, konuştum ve yazdım. Bilgi ve tecrübelerimi heyecanımla sarıp sarmaladım ve işte sizlere sunuyorum.
Konuşma ve söyleşilerimde üç kelimenin öne çıktığını göreceksiniz: Hürriyet, ticaret ve medeniyet. Benim kendimi artık yetişkin bir insan saydığım; dolayısıyla daha büyük sosyal sorumluluklar üstlenmek üzere MÜSİAD?da göreve başladığım yıllarda, yıkılan Berlin Duvarı?nın tozları henüz havadaydı. Yirminci yüzyıl boyunca ?Hürriyet Düşmanı? sayılan Komünizm rejimi çökmüş, Liberal-Kapitalizm zafer çığlıklarıyla baş başa kalmıştı. İddia (ve sanırım gerçek) şuydu: Rusya-merkezli Komünist yönetim, kendi etki alanında bir tür sıkıyönetim ilan etmiş; dünya nüfusunun yarısına yakınının inanç, fikir ve teşebbüs hürriyeti yok edilmişti.
Komünizmin çöküşü bizim neslimiz için bu yönüyle çok önemliydi. Nihayet insanlık gerçek anlamda küresel özgürlüğe kavuşacaktı. Fakat kazın ayağı öyle olmadı: İkiz Kuleler?in havaya uçurulmasıyla, yeni ve daha kapsamlı bir küresel sıkıyönetim ilan edildi. Sanki hürriyet düşmanlığı her devir için gerekliymiş gibi; eskiden hürriyet şampiyonluğu yapanlar bir anda en temel özgürlüklere düşman kesiliverdiler.
Yazılarımda HÜRRİYET kelimesinin çokça vurgulanmasının tabii bir de iç sebebi var: Türkiye en azından 27 Mayıs 1960?tan bu yana kesintili sıkıyönetimlerle idare ediliyor dersek, hata etmiş olmayız. Ufuksuz bir bürokrasi, kendini milletin hizmetçisi değil, efendisi sayarak, her ciddi özgürleşme hamlesine set çekiyor. Dolayısıyla, tartışma konumuz ister ekonomik olsun, ister kültürel; dönüp dolaşıp hürriyet meselesine takılıyoruz. Gerçek hürlük olmadan, gerçek fikir ortaya çıkmaz.
Konuşmalarımda altı en fazla çizilen ikinci kelime TİCARET. Türkiye?nin en etkili işadamları derneğinin genel başkanı tabii ki en çok ticaretten söz edecek diyebilirsiniz. Sanırım mesele bu kadar basit değil. MÜSİAD başkanı değil de, mesela bir sağlık cemiyetinin yetkilisi de olsaydım, en fazla ticaretten söz etmeliydim. Çünkü ticaret, çağımızda artık sadece insanlar için bir geçim aracı değil; milletler için dünya toplumu içinde etkin bir konum alma vasıtasıdır. Ticaretin giderek elektronikleşen inceliklerini kavrayamayan milletler, tarih sahnesinden çekilecekler.
Millet kelimesi beni en sık vurguladığım üçüncü kelimeye getiriyor: MEDENİYET. Hürriyet ve ticaret kavramları, ancak yüksek bir medeniyet ideali çerçevesinde gerçek anlamlarını bulurlar. Hürriyet bireyliğimizi geliştirir, ticaret kazanç yeteneğimizi. İnsanlığımızı geliştirecek olan, medeniyet idealimizdir.
Evet, kitabın sunuşunu oluşturacak olan bu satırları bile koşarak yazıyorum. Hayat, son ucu kabre uzanan kesintisiz bir koşu değil mi? Ama madem son uç kabir olacak, o halde bu koşuyu düşünerek sürdürmeliyiz. Bir günümüz bir günümüze eş olmamalı; her gün biraz daha ileriye ulaşmış olmalıyız. İnsanlık tarihine oturanlar değil, koşanlar yön verir.
Düşünerek ve konuşarak koşanlar!
Teşekkür
Bu kitaptaki fikir ve tezlerin oluşum sürecinde feyz ve destek aldığım çok değerli kişilere içten bir teşekkür borcum var. Başta beni iyi bir insan olarak yetiştirmek için fedakârlıkla çırpınan kıymetli annem ve babama; yoğun çalışma hayatından dolayı zaman zaman ihmal ettiğim, ancak destek ve anlayışlarını hiçbir zaman benden esirgemeyen sevgili eşim ve çocuklarıma; zor zamanda yanımda olan kardeşlerime; öğrenim hayatımda bana yön veren, ufuk çizen değerli hocalarıma; her zaman destek ve dostluklarını yanımda hissettiğim Albayrak Ailesine; Prof. Dr. Haluk Kabaalioğlu, Erol Yarar, Ali Bayramoğlu, Doç. Dr. İbrahim Öztürk, Dr. İbrahim Turhan, Dr. Adnan Büyükdeniz, Haluk Ceyhan, Melikşah Utku, Dr. Nihat Alayoğlu, Dr. Ahmet Helvacı, Dr. Serdar Çam ve Özcan Tokel?e; ondört yıl boyunca omuz omuza çalıştığım değerli MÜSİAD Yönetim Kurulu üyelerine, Anadolu Şube Başkanlarına ve burada isimlerini yazamadığım ancak benim için değerlerinin farkında olan tüm dost ve kardeşlerime candan teşekkürlerimi sunuyorum.
Ömer Bolat
Kâğıthâne, Nisan 2007 |